Herkese yeniden merhaba. 44. haftadayız Ağaç Ev Sohbetleri'nde! Hızlı ve çok eğlenceli geçiyor bence. Özellikle de bu hafta Kayıp Fısıltı'dan gelen konuyla daha da özelleşecek.
Bu etkinlikte siz de söz sahibi olabilirsiniz. Tartışmak istediğiniz veya herhangi bir konuda farklı görüşleri merak ediyorsanız, katılın derim! Blog sayfanızın içeriği farklı olabilir ama genel ortak bir katılımla farklı görüşleri okumak, tanımadığımız blog arkadaşlarımızı veya yeni katılanları tanımak aracılığıyla bu etkinlikte tanımış olacağız. Bir nevi kalabalıktan kaçıp, bir ağaç evde toplaşıp sohbet etmek. Haftanın sonunda da konuyla ilgili içerik yazan bütün bloggerların linki Kayıp Fısıltı aracılığıyla paylaşmış olacak. Böylece bu etkinlik unutulmayacak. Şimdiden iyi okumalar...
Bu haftanın konusunu da Kayıp Fısıltı belirledi: Evcil hayvanınız var mı ya da hiç oldu mu? Bu hayvanı kendinize yoldaş olarak seçmenizin amacı neydi? Onunla bir anınızı paylaşın, resmi varsa onu da paylaşabilirsiniz. Eğer yoksa sadece diğer soruları cevaplandırabilirsiniz. Vahşi bir hayvanı evcilleştirebiliyor olsanız bu hangisi olurdu ve neden? Son olarak da evcil hayvan satışı ve alımı hakkında ne düşünüyorsunuz, sizce bu doğru mu?
Hayvanları çok severim. Özellikle de köpek ve kedileri. Evet bir evcil hayvanım oldu. Papağanlarla mücadele ondan sonra muhabbet kuşuyla ilgili maceralarımız oldu. Özellikle de şunu öğrendim; kafesli hayvanlar almak gerçekten çok zor. Onun bakımı, kafesin bakımı derken bazen onunla ilgili zaman geçirmeyebiliyorsunuz.
Bu İpek. İlk defa bir canlıyı eve almıştık. O günü çok iyi hatırlıyorum. Heyecanlıydım! Özellikle de özel bir papağan türüydü; Erikbaş. Ama bizimkisi biraz aksiydi. Gagası muhteşem sivriydi. Hatta bir komşumuzun elini çizmişti. Fakat hiçbir zaman bana karşı bir şey yapmadı. Örneğin kardeşime çok sinirlenebiliyordu. Bir taraftan diğer tarafa yakalamak için koşuyordu resmen. Ama hiçbir zaman bana öyle davranmadı. Bunu şöyle kabullendim; aramızda bir bağ vardı. Sahiplendiğimiz bütün hayvanlarda benim aramda böyle bağlar hep kuruluyor. Ve bu duyguyu çok seviyorum. Fakat maalesef bir akşam üstü hayata gözlerini yumdu. Aslında o gün öldüğünde hiçbir şeyi yoktu. Akşam hareket etmemeye başladı, gözlerini zar zor açıyordu ve bize veda etti. O günü hiç hatırlamak istemiyorum açıkçası. Çok zordu hatta o gün hiç uyuyamamıştım. O acı gerçekten tarif edilemez.
Bu da Nazlı. Aslında Nazlı bir sokak köpeği. Eskiden oturduğumuz sitenin önünde bekçi gibi bizi koruyordu. Hiç ayrılmazdı bizden. Hatta bizi okula kadar da götürüyordu. Nazlı ile ilgili hiç unutamadığım anı ise şu; Bir gün yine okula gideceğimiz sırada Nazlı bizi uzaklardan gördü ve o hızlı çevik hareketleriyle bizi selamlamıştı. Karşımızdan da tam olarak İnkılap öğretmenimiz geçiyordu. Ona bir hızlı koştu ve öyle bir havladı ki adam yerinden sıçradı. Özellikle de Nazlı motorculara ve eğer biz yanındaysak bizi korumak amaçlı herkese havlıyordu. Gerçekten çok korumacı bir köpekti. Bir sokak köpeği olmasına rağmen sıcacık bir kalbi vardı ve bir o kadar da yaşlıydı. Biz oradan taşınınca gerçekten onu çok özlüyordum. Hala da özlüyorum. Orada oturan komşularımızdan bir gün onun öldüğünü duymuştuk. Özellikle de ben bağ kurduğum için canımı çok yakmıştı. İşte bu yüzden bir daha hayvanlarla bağ kurmamaya karar verdim fakat ben bunu maalesef gerçekleştiremiyorum.
Aslında İpek'ten sonra ne papağanlar ne muhabbet kuşları geldi. Onların fotoğraflarını bulamadım maalesef. Ama onlar da göçüp gitti. Bu yüzden hiçbir zaman kafeste yaşayan bir canlı sahiplenmeyeceğim. Size de tavsiye ederim açıkçası. Çünkü onların başına bir şey geldiğinde özellikle de kafeste yaşayan canlılarda çok hastalığa yakalanabiliyorlar.
Eğer bir vahşi hayvanı evcilleştirebilseydim o kesinlikle aslan olurdu. Biraz absürt oldu fakat çok tatlılar. Tabi belgesellerde. :) Son soruya gelecek olursam da hayvan satın alınmaz sahiplenilir kısmını paylaşırım. Çünkü onlar mal değil. Onların da bir kalbi var. O yüzden satın alma, sahiplen! Kendinize çok iyi bakın, kitapla kalın!
Bu etkinlikte siz de söz sahibi olabilirsiniz. Tartışmak istediğiniz veya herhangi bir konuda farklı görüşleri merak ediyorsanız, katılın derim! Blog sayfanızın içeriği farklı olabilir ama genel ortak bir katılımla farklı görüşleri okumak, tanımadığımız blog arkadaşlarımızı veya yeni katılanları tanımak aracılığıyla bu etkinlikte tanımış olacağız. Bir nevi kalabalıktan kaçıp, bir ağaç evde toplaşıp sohbet etmek. Haftanın sonunda da konuyla ilgili içerik yazan bütün bloggerların linki Kayıp Fısıltı aracılığıyla paylaşmış olacak. Böylece bu etkinlik unutulmayacak. Şimdiden iyi okumalar...
Bu haftanın konusunu da Kayıp Fısıltı belirledi: Evcil hayvanınız var mı ya da hiç oldu mu? Bu hayvanı kendinize yoldaş olarak seçmenizin amacı neydi? Onunla bir anınızı paylaşın, resmi varsa onu da paylaşabilirsiniz. Eğer yoksa sadece diğer soruları cevaplandırabilirsiniz. Vahşi bir hayvanı evcilleştirebiliyor olsanız bu hangisi olurdu ve neden? Son olarak da evcil hayvan satışı ve alımı hakkında ne düşünüyorsunuz, sizce bu doğru mu?
Hayvanları çok severim. Özellikle de köpek ve kedileri. Evet bir evcil hayvanım oldu. Papağanlarla mücadele ondan sonra muhabbet kuşuyla ilgili maceralarımız oldu. Özellikle de şunu öğrendim; kafesli hayvanlar almak gerçekten çok zor. Onun bakımı, kafesin bakımı derken bazen onunla ilgili zaman geçirmeyebiliyorsunuz.
Bu İpek. İlk defa bir canlıyı eve almıştık. O günü çok iyi hatırlıyorum. Heyecanlıydım! Özellikle de özel bir papağan türüydü; Erikbaş. Ama bizimkisi biraz aksiydi. Gagası muhteşem sivriydi. Hatta bir komşumuzun elini çizmişti. Fakat hiçbir zaman bana karşı bir şey yapmadı. Örneğin kardeşime çok sinirlenebiliyordu. Bir taraftan diğer tarafa yakalamak için koşuyordu resmen. Ama hiçbir zaman bana öyle davranmadı. Bunu şöyle kabullendim; aramızda bir bağ vardı. Sahiplendiğimiz bütün hayvanlarda benim aramda böyle bağlar hep kuruluyor. Ve bu duyguyu çok seviyorum. Fakat maalesef bir akşam üstü hayata gözlerini yumdu. Aslında o gün öldüğünde hiçbir şeyi yoktu. Akşam hareket etmemeye başladı, gözlerini zar zor açıyordu ve bize veda etti. O günü hiç hatırlamak istemiyorum açıkçası. Çok zordu hatta o gün hiç uyuyamamıştım. O acı gerçekten tarif edilemez.
Bu da Nazlı. Aslında Nazlı bir sokak köpeği. Eskiden oturduğumuz sitenin önünde bekçi gibi bizi koruyordu. Hiç ayrılmazdı bizden. Hatta bizi okula kadar da götürüyordu. Nazlı ile ilgili hiç unutamadığım anı ise şu; Bir gün yine okula gideceğimiz sırada Nazlı bizi uzaklardan gördü ve o hızlı çevik hareketleriyle bizi selamlamıştı. Karşımızdan da tam olarak İnkılap öğretmenimiz geçiyordu. Ona bir hızlı koştu ve öyle bir havladı ki adam yerinden sıçradı. Özellikle de Nazlı motorculara ve eğer biz yanındaysak bizi korumak amaçlı herkese havlıyordu. Gerçekten çok korumacı bir köpekti. Bir sokak köpeği olmasına rağmen sıcacık bir kalbi vardı ve bir o kadar da yaşlıydı. Biz oradan taşınınca gerçekten onu çok özlüyordum. Hala da özlüyorum. Orada oturan komşularımızdan bir gün onun öldüğünü duymuştuk. Özellikle de ben bağ kurduğum için canımı çok yakmıştı. İşte bu yüzden bir daha hayvanlarla bağ kurmamaya karar verdim fakat ben bunu maalesef gerçekleştiremiyorum.
Aslında İpek'ten sonra ne papağanlar ne muhabbet kuşları geldi. Onların fotoğraflarını bulamadım maalesef. Ama onlar da göçüp gitti. Bu yüzden hiçbir zaman kafeste yaşayan bir canlı sahiplenmeyeceğim. Size de tavsiye ederim açıkçası. Çünkü onların başına bir şey geldiğinde özellikle de kafeste yaşayan canlılarda çok hastalığa yakalanabiliyorlar.
Eğer bir vahşi hayvanı evcilleştirebilseydim o kesinlikle aslan olurdu. Biraz absürt oldu fakat çok tatlılar. Tabi belgesellerde. :) Son soruya gelecek olursam da hayvan satın alınmaz sahiplenilir kısmını paylaşırım. Çünkü onlar mal değil. Onların da bir kalbi var. O yüzden satın alma, sahiplen! Kendinize çok iyi bakın, kitapla kalın!
Ne güzel bir konu :) Hayvanlar ne kadar masum dimi.. Onları sevmek ise kalbe şifa..
YanıtlaSilYorumun için çok teşekkür ederim. Kesinlikle! Şanışer'in de dediği gibi; ''Bütün insanlar suçlu değildir ama bütün hayvanlar masumdur!''
SilÇok tatlı ve duygu yüklü bir yazı olmuş, tebrikler:)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. :)
Silİpek, Nazlı hepsi çok tatlı. Her birinin ayrı bir hikayesi var. Hoş bir yazı olmuş :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
Silİremciğim çok güzeldi paylaşımın. Hayvan dostlarımızdan bizlere, bizlerden onlara o kadar yoğun bir duygu geçişi var ki inanılmaz derecede. Onları bakıp büyütmek özellikle sahipsiz olanlara kol kanat germek büyük bir sorumluluk ve aynı zamanda çok güzel bir davranış. Yapabilenleri kutluyorum.
YanıtlaSilYorumun için çok teşekkür ederim. Gerçekten de çok emek isteyen bir şey.
SilYorumun için çok teşekkür ederim. Gerçekten de öyle. :)
YanıtlaSilÇok şanslıymışsın:))
YanıtlaSilEvet öyleydi. :)
Silİrem Can, dostlarının fotoğrafları o kadar güzel ki. Bi canlıya bağlanmak, onunla beraber yaşamak çok güzel cidden anacak kaybetmenin acısı çok zor. Seni yeniden okumak harika :)
YanıtlaSilAramıza tekrar hoş geldin!!! Aynen kaybetmek kötü oluyor fakat onların kalbi vazgeçilmez...
Silikisi de çok tatlıymııış :) eveet belgeselde izlemek çokoş tambel uykucu ama vahşi aslanlarııı :)
YanıtlaSilYorumun için çok teşekkür ederim. :)
Silkonu çok güzel sahiden vakit bulursam ben de yazacağım irem :) bağ kurmak gerçekten can acıtıyor geçen günlerde 9 yıllık muhebbet kuşumu kaybettim atlatması çok zor oldu, hala atlattım mı bilmiyorum ve şuan için bir daha bir hayvanla bağ kurmak istemiyorum, uzaktan seveceğim bir süre..
YanıtlaSilÇok üzüldüm. Gerçekten yokluk içerisinde oluyorsun. :(
Silbu arada nazlı da ipek de çok güzellermiş eminim onları çok mutlu etmişsindir sen de :)
YanıtlaSilEvet hepsi birbirinden tatlı! :)
SilYaa evet çok tatlılar :) Tüm hayvanlar öyle değil mi... Son paragrafına da katılıyorum
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim yorumun için. :)
Sil