Herkese yeniden merhaba. Birkaç ay önce Stefan Zweig serisiyle ilerliyordum. Sıkılmamak için birkaç kitabını bırakmıştım. Unutulmuş Düşler de bu kitaplardan birisi.
Her zaman diyorum ki klasiklerin bir okunma zamanı vardır. Her zaman da savunurum. Örneğin ben bu kitabı birkaç yıl önce okusaydım kesinlikle kitabın içerisindeki ince dokunuşları anlayamazdım. Bu yüzden klasik okumaya meraklı olan küçük arkadaşlarıma buradan sesleniyorum; geç değil, sadece zamanı bekleyin. İnanın bana hiç pişman olmayacaksınız, aksine iyi ki bu eşsiz kitabı daha sonra okumuşum diyeceksiniz. Bana göre bu genelleme bütün klasikler için geçerli. Peki sizler klasik kitaplara nasıl başladınız? Genç arkadaşlarımıza önerileriniz neler? Yorumlar bölümünden bizlerle paylaşabilirsiniz.
Stefan Zweig, bir kez daha insan ruhunun derinliklerine iniyor. Çocukluk ve gençlik hayallerinin, unutulmuş düşlerin saklandığı karanlıklara benzersiz üslubuyla ışık tutuyor. Etraflarındaki "yabancı, ateşli" dünyayla aralarında bir bağ kurabilmek için kabuklarından çıkmaya çabalayan tutkulu erkekler, kadınlar ve çocuklar bu öykülerin kahramanları. Unutulmuş Düşler okurları derinden etkileyecek bir öykü kitabıdır.
Ayrıca Zweig benzersiz üslubuyla, amaçlarının peşinden gidenleri, isimleri unutulanları, pişmanlıkları ve hatıraları hem hikaye içinde hikaye hem de mektup biçiminde anlatıyor. Zweig insanlığın ikilemlerinden ve kusurlarından bahsederken, iyimserliğini asla kaybetmiyor. Zweig'i bu kadar eşsiz yapan özelliği de bu olsa gerek. Okunması gereken bir şaheser. Kaçırılmamalı!
Yalnızlık boğuyordu onu, insanlara ne kadar ihtiyacı olduğunu ancak şimdi idrak ediyordu.
İnsanların varlığından, kolaycı davranışlarından, güvenlerinden, neşelerinden ve mutluluklarından her zaman yararlanmıştı.
Gençlik yıllarında tam olarak yaşanmayan aşkın güzel rüyası, sorulamayan sorular, anlatılamayan arzular vardı, sözler verilir ama yerine getirilemezdi.
Shakespeare'in o kutsal replikleri! Hoş ve duygusal replikler!
Manzara masmavi, parlak bir mozaiği andıran gökyüzü bütün güzelliğiyle gözler önüne serilmişti.
Oysa benim tek dileğim on dört gün boyunca tek başıma kalıp kitaplara gömülmek, yürüyüşlere çıkmak, hayal kurmak ve rahatsız edilmeden uyumaktı.
Yorumun için çok teşekkür ederim. Kesinlikle öyle! :)
YanıtlaSilSadece iki Zweig okudum şimdiye dek, bana hep ürkütücü şeyler yazıyormuş gibi gelirdi, ön yargıya bakar mısın? Tabii ki alakası yok! Neyse, elimde sanırım Ay Işığı Sokağı var, Üvey Kardeş'i bitirebilirsem ona başlayayım :)
YanıtlaSilYorumun için çok teşekkür ederim. Kesinlikle Ay Işığı Sokağı'ı da okumalısın. Zweig benim için okuduklarımdan en iyilerinden birisi klasik kitaplar içerisinden.
Silhıhım pikiş okurum bunu daa :)
YanıtlaSilYorumun için çok teşekkür ederim.
Sil