Herkese yeniden merhaba! Kitap okuma maratonunun dördüncü kitabı da bu sabah bitti. Açıkçası bir film izliyormuşçasına bir etki bıraktı. Kitap 29 bölümden oluşmakta ve bu 29 bölüm o kadar heyecanlı ve korku dolu geçiyor ki... Okurken yalnız kalmak istemeyeceksiniz! Tabii ki kitabımıza geçmeden önce sizler nasılsınız, nasıl gidiyor hayat? Açıkçası ben de yazın getirdiği bunaltıcı hava ile birlikte bazen hiçbir şey yapmamak istiyorum. Ama şu ana kadar kitap okuma açısından da en verimli ay olduğundan dolayı kitaplarla vakit geçiriyorum.
Bir de size muhteşem bir dizi önerisiyle geldim. O diziyi de bugün bitirdim. Dizi dediğime bakmayın, üç bölümlük güzel bir drama polisiye gerilim dizisiydi. Dizinin adı Time. 6 Haziran gününde seyircilerle buluştu. BBC'nin dizisi olan Time, yetenekli oyuncular Sean Bean ve Stephen Graham başrolde. Zaten Sean Bean Snowpiercer'den tanıyordum. Bu dizide de rol aldığını öğrendiğimde kaçırmak istedim açıkçası. Yerel bir hapishanede geçen hikâye; izleyenlere yoğun dramatik dakikalar yaşatırken ceza sistemlerine, hayat ve dünya işleyişine göz atmamıza olanak sağlıyor. Kaçırmamanızı öneririm. Çünkü dizi IMDb tarafından 8,6 gibi yüksek bir puanla ödüllendirildi.
Evet, dizi önerimi de sizlerle paylaştığıma göre kitabımıza geçebiliriz. Başkarakterimiz Makani Young, bir yıl önce Nebraska'daki büyükannesinin yanına taşındığında karanlık geçmişini ardında bırakabildiğini sanıyordu. Yepyeni arkadaşlar edinmişti ve hatta gizemli Ollie Larsson ile arkadaştan fazlası olacaklar gibi görünüyordu. Tam da her şey yoluna girdi diye düşünürken lisesindeki popüler öğrenciler teker teker öldürülmeye başlanıyor. Her cinayet bir öncekinden daha kanlı, daha vahşi ve daha acımasızdı. Katilin kim olduğunu bulabilmek için onun gibi düşünebilmek gerekiyordu ve Makani'nin itiraf etmesi gereken bazı şeyler vardı.
Kitaptaki bölümler öyle hızlı akıyor ki anlatamam. Stephanie Perkins'in dili sürükleyici ve bir o kadar gizemli diyebilirim. Ama kitaptaki tek eleştirim katilin kim olduğu hemen çözülmesiydi. Ölecek olan karakterleri zaten kendi ağzıyla anlatan bölümler vardı. O bölümler gerçekten çok hoşuma gitti. Çünkü olaylar sadece başkarakter aracılığıyla anlatılmıyordu. Dediğim gibi tek eleştirim biraz daha gizemli olmamasıydı. Ama yine de başarılı bir gerilim kitabıydı. Kitabı elime alıp ilk bölümünü bitirdiğimde tedirgin olmadım değil. Çünkü katil avının ilk önce kafasını karıştırıyor ondan sonra da avına başlıyor. Tedirgin olmamak mümkün değil.
Yazar, size katilin kim olduğunu söyleyene kadar katili bulamıyorsunuz. Bunun bir sebebi var ama bunu söylersem okurken aklınıza gelecek bütün olası şüphelilerden şüphelenmeyi anında bırakırsınız yani size kocaman bir spoiler vermiş olurum o yüzden söylemeyeceğim ama okuyup fikrimi sormak isteyen olursa keyifle kitap üzerine konuşurum. Ölmesini hiç istemediğim iki karakter öldü, onlara çok üzüldüm. Hele de bir tanesinin ölürken belli bir sebepten çığlık bile atmaması kalbimi kırdı. Sebebini söylemeyeceğim ama çığlık atmamak için gerçekten iyi bir sebebi vardı.
Peki bu kitabı okumayı düşünüyor musunuz? Gerilim dolu kitapları sever misiniz? Yorumlarda buluşalım!
Genel anlamda türünün hakkını veren, insanı geren bir kitaptı. Ben okurken baya bir gerildim. Yazarın Anna Lola ve Isla serisini okumuştum. Onlar da çok güzeldi. Fakat yazara önerim gerilim türünde daha fazla eser vermesidir. Çünkü bu konuda, bu türde baya bir iyi. Kendinize çok iyi bakın, kitapla kalın!
İnsanların sadece herkes mutsuz olduğunda iyi anlaşması üzücüydü.
Kızıl bir gündoğumu gökyüzünü aydınlatıyordu. Bu manzara duydukları korku ile öylesine zıttı ki sanki birileri onlarla alay ediyordu.
Osborne dizel yakıt kokuyordu, tadı ise çaresizlik gibiydi ve mısır tarlaları okyanusuyla çevriliydi. Aptal mısırlar. Tonlarca mısır.
İnsan bu türden bir acıyı yalnızca bir kez deneyimler; acı yine gelir ama bu kez daha sert bir yüzeyle karşılaşır.
O sırada yapbozu fark etti. Gökyüzü kısmı yapılmıştı. Yapboz tamamlanmıştı.
Haley'in kanı dondu. Yatakta komodine doğru döndü. Telefonu gitmişti ve onun yerinde tam göz hizasında, yumurta zamanlayıcısı vardı. Ötmeye başladı.
Bilinmeyen fazlasıyla korkutucuydu.
Her yerlerdelerdi. Onlar her yerdeydi. Terk edilenler ve geri kalanlar...
Kitap niye pembe grisi de çıkar =)
YanıtlaSilYorumun için çok teşekkür ederim. Belki... 😅
SilKitabın kapağını hiç sevmedim ama konusu çok ilgimi çekti. Not ediyorum, okumak istiyorum. Çok güzel anlatmışsın. :)
YanıtlaSilYorumun için çok teşekkür ederim. Kapak rengi pembe değil de başka bir renk olsaydı çok güzel olurdu. 😅
SilKitabı ve yazarı ilk kez duyuyorum yorumlarınız için teşekkürler☺️
YanıtlaSilBen teşekkür ederim yorumların için. 💖
SilSon zamanlarda okumayı en çok istediğim ve merak ettiğim kitaplardan biri. Ayrıca Yabancı Yayınları'nın kapaklarına bayılırım her zaman:)))
YanıtlaSilYorumun için çok teşekkür ederim. Kesinlikle!
Sil