Herkese yeniden merhaba! Bugün çok özel bir kitabı sizlerle paylaşacağım. Okurken hem o sıcaklığı hissediyor hem de zulmün en yakından hatta bir köpeğin ağzından dinliyorsunuz. İşte bu köpeğin adı KOREŞ!
Biliyorsunuz ki önceki paylaştığım bir kitap vardı. O karanlık 2. Dünya Savaşı yıllarında, Nazi zulmü, Yahudi soykırımı, insanın kanını donduran kamplardaki insanların yaşadığı o akıl almaz yürek dayanmaz zulüm, açlık, sefalet, gaz odaları, infazlar... Kısacası; insanlığın öldüğü bir yer "Auscwitz". İşte Auscwitz'de geçen Auschwitz Kütüphanecisi adlı kitap da Koreş gibi aynı kaderi paylaşıyorlar. Kitabımıza geçmeden önce Auschwitz Kütüphanecisi'ni okumak için buraya tıklayabilirsiniz.
Asher Kravitz tarafından kaleme alınan ve Yahudi bir ailenin evinde dünyaya gelen özel bir köpeğin yani Koreş'in ağzından anlatılan kitap okurseverlerle buluştu. İlk kez bir köpeğin bakış açısından yazılan kitap olma özelliğiyle dikkat çeken Koreş'i okuyan herkesin hayatta kalma mücadelesi, cesaret, sevgi, nefret, sadakat gibi tüm duyguları yoğun yaşayacağı hem eğlenceli hem de duygusal bir kitap...
Koreş; 1935 yılında Almanya'nın o karanlık günlerinde Yahudi bir ailenin evinde doğan özel bir köpeğin ağzından kahramanlığın ve hayatta kalmanın, korkusuz bir dostluğun ve sadakatin öyküsünü okuyoruz. Kitabın sayfalarında kaybolurken insanoğlunun hakimiyetinin hat safhada olduğu dünyada köpek olmak kesinlikle kolay değildir. Hele de Tanrı'dan kemik dolu bir mama kabı yerine bilge bir köpek olmayı ve insanların dilinden anlamayı dileyen bir köpek olmak? Soykırım'a tanıklık eden Koreş'in anılarını okurken bir köpeğin gözünden sevgiyi ve korkuyu huzuru ve zulmü hissedeceksiniz. Aynı Auschwitz Kütüphanecisi'nde geçtiği gibi: ''Gerçek dünyaya bakınca tek hissettiğimiz tiksinti ve öfke. Elimizde yalnızca hayal gücü kalıyor.''
Kitabı okurken her bir satırın altını çizebileceğinize eminim. Çünkü bir köpeğin bakış açısıyla daha doğrusu hiçbir şeyden haberi olmayan, tek istediği mama dolu bir kap olan bir köpeğin ağzından dinliyoruz o vahşi yılları. Kitapta zaten beni en çok etkileyen olayda Koreş'in aile macerası oldu. İlk evi Yahudi bir aile, daha sonra Almanya'nın o karanlık günlerinde ateş topu gibi sıçrayan Yahudi soykırımıyla köpeklerini bir başka Alman aileye vermek zorunda kalıyorlar. Çünkü Yahudilerin köpek yetiştirmesi ya da bir köpeği sahiplenmesi yasaklanıyor. Her ne kadar isimlerini Alman isimleriyle değiştirseler de nafile. Köpeği maalesef vermek zorunda kalıyorlar.
İlk ailesinde de maalesef köpekle ilgili ailede anlaşmazlıklar yaşanıyor. Özellikle de bu bölümde köpeğin kendi içerisindeki kaçmak mı yoksa kabullenmek mi ikilimi arasındaki psikolojisini okuyoruz. Acaba eski evine geri dönecek mi diye beklerken daha bir sürü ev değiştiriyor bizim Koreş. Şimdi size spoiler vermek istemediğim için ilerisini anlatmak istemiyorum. Dediğim gibi kesinlikle okunmanız gereken bir eser. Eğer bu zalim tarihin farklı bir bakış açısından tekrardan okumak istiyorsanız Koreş'i kesinlikle tavsiye ederim.
1935 yılında Almanya'da Yahudi bir ailenin evinde bir Kafkas Çoban Köpeği olarak dünyaya gelen ve hayatı boyunca sahibinden ismine kadar pek çok değişiklik yaşayan Koreş'in hem mutlu hem de yaşam mücadelesiyle geçen günlerini anlattığı hikâyesini okurken hayata dair birçok sorunun da yanıtını bulacaksınız.
Werd ich zum Augenblicke sagen:
Verweile doch du bist shön
Dann magst du mich in Fesseln schlagen
Dann will ich gern zugrunde gehen!
Bu anı ölümsüzleştirmek mümkün olsaydı
Çünkü kuyuya inme vakti bu
Aşağılayıcı bir gülümsemeyle - köpeğin son silahı
Vaktin dolmadan gitme derdim.
Hiç bir köpeğin hayatını düşünmüş müydünüz? Hayat şartlarının, sahibiyle ilişkisinin, arkadaşlarıyla oynadığı oyunların onu nasıl etkileyebileceğini; sahibine delicesine tutkun ve itaatkâr olmasının nedenlerini düşünmüş müydünüz? Eğer buna vaktiniz olmadıysa Koreş'i okumanızı öneririm.
Peki sizler bu eşsiz ve bir o kadar da yürek parçalayan Koreş'in hikayesini okudunuz mu? Eğer okuduysanız neler hissettiniz? Yorumlarda buluşalım!
Dediğim gibi kaçırmamanız gereken bir kitap. Yorumlarınızı merakla bekliyorum. Kendinize çok iyi bakın, kitapla kalın!
İnsanlar birbirlerini kandırıp ruh durumlarına aykırı davranabilmeyi becerebiliyorlar. Biz köpekler ise gerçekten içlerinden geçeni biliyoruz.
Kış dostundur çünkü günler kısa geceler uzundur.
Ürkmenin ve iğrenmenin kokusundan daha da keskin olan, var olmamanın kokusuydu.
Şu anki varoluşumu başka bir varoluşla değiştirmeye değer mi? Kalbimden geçen cevap hayırdı. Hangimiz tanıdığımız kötüyü bilinmeyene tercih etmeye meyilli değil ki?
Gecenin karanlığı, birkaç saat sonra uyanmaya mahkum edildiğim kara günün yanında sönük kalıyordu.
Aile fertleri karanlığı ışığa, ışığı da karanlığa dönüştürebiliyor, doğa kanunlarına hükmediyorlardı. Ancak ışık ve karanlık sadece bir örnek. İnsanoğullarının neredeyse her şeye hakim olduğunu söylenebilir.
Yaşasın özgürlük, diye düşündüm içimden koşarken. Yeoşua ve ben diğer esirlerle birlikte yanan kamptan uzaklaştık.
Biz köpekler kendi başımıza ne kadar zavallı ancak bir sürü içinde ne kadar heybetliyiz.
Böyle bir dünyanın benim için nasıl bir önemi olabilir? Kuru bir dere, talan olmuş bir göl, ıssızlık...
Merhaba İrem Can :) Bir köpeğin gözünden bu olayı anlatma çok iyi bir fikir ve yazını okumak bende ilgi uyandırdı. Özellikle alıntıları çok güzel seçmişsin, kitabın duygusunu çok güzel yansıtıyor. Çok özenli hazırlanmış bir yazı, teşekkürler paylaşımın için :)
YanıtlaSilMerhaba! Uzun bir aradan sonra ne kadar güzel oldu. Hoş geldin tekrardan. Çok teşekkür ederim yorumun için. 😇
Silhımm böyle kitaplar güzel oluyor tabii :)
YanıtlaSilYorumun için çok teşekkür ederim. Tabii ki! 😇😅
SilKitabı ilk kez duyuyorum, merak ettim şimdiden.
YanıtlaSilYorumun için çok teşekkür ederim. 💜
SilTarihin en dehşet dolu dönemlerinin bir köpeğin bakış açısıyla aktarımı çok ilginç olabilir. Listeme ekledim bu güzel kitabı canım:)
YanıtlaSilYorumunuz için öncelikle çok teşekkür ederim. Evet, kitabı okurken o farklı bakış açısıyla o dönemleri okumak çok ilginç geliyor. Kesinlikle okunmalı! 😇
Sil