Meşhur Aşkı-ı Memnu'nun yazarından bambaşka bir hikaye... Bir Ölünün Defteri sizi hem etkileyecek hem de tarihin önemli yıllarına şahit olacaksınız.
Kasım ayında okuduğumuz kitaplar arasında yer alan Bir Ölünün Defteri'ni sizlerle birlikte detaylıca inceleyeceğiz. Konumuz Kitap okurları olarak güzel bir ayı tamamlamış olduk. Şimdiden herkese Aralık ayı için keyifli okumalar dileriz.
Kitabımıza geçmeden önce eğer aramızda Halit Ziya Uşaklıgil'in Bir Ölünün Defteri'ni okuyanlar varsa aşağıdaki yorumlar bölümünden bizlerle düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.
Bir Ölünün Defteri Konusu Nedir?
Beylerbeyi'nin denize nazır yalılarından biri... Yağmurlu bir ekim ayı gecesi... Etraf sessizlik içinde... Ancak ince bir yağmurun, rıhtımın taşlarına, pencerelerin camlarına temasından doğan hayal okşayıcı nağmeleri devam ediyor.
Halit Ziya Uşaklıgil'in İzmir dönemi romanlarından olan Bir Ölünün Defteri, aynı zamanda Servet-i Fünun dönemi romanını müjdeleyen bir örnek olması bakımından önem taşımaktadır. Romanda iki erkek ve bir genç kız arasındaki aşk ilişkisi ve bu durumun yarattığı trajik durum söz konusu edilmiştir.
Beklenmedik bir ölüm. Yazı masasının çekmecesinde siyah bir anı defteri. Ve bu defter, o güne kadar herkesçe bilindiği sanılan bir yaşamın aslında gizlerle örülü olduğunu anlatmaya hazırlanıyordu...
Nigar, Vecdi ve Hüsam arasında olup bitenleri bir defter sayesinde öğreniyoruz. Artık hayatta olmayan birine ait satırları okurken, hem Servet-i Fünûn'un ayak seslerini duyar hem de dostlukla aşk arasında kalan biriyle duygudaş olursunuz.
Tarihe Tanıklık Eden Roman: Bir Ölünün Defteri
Bir Ölünün Defteri, üçlü bir aşk ilişkisini konu almakla beraber 93 Harbi'nin izlerini de taşımaktadır. Eser, roman tekniği açısından yazarın önceki romanlarından farklı bir teknikle yazılmıştır. Okuyucu bütün olup biteni bir hatıra defteri aracığıyla öğrenmektedir. Bu sayede anlatıcı, okuyucuya gizemli bir şekilde seslenip onun eline bir hatıra defteri vermiş, okuyucu ile hikâyeyi ve hikâyenin karakterlerini baş başa bırakmıştır.
Halit Ziya, basit ve kaba romancılığa son verdi. Kahramanlarının ihtiras ve duygularını tahlil etmeyi, onları muhitleri içinde göstermeyi esas gaye bilerek sanatkârane bir üslup ile Türk dilinde hakiki garplı romanı o yarattı. (Mehmet Kaplan)
Eser, Hizmet gazetesinde tefrika edildikten sonra 1892 ve 1896 yıllarında eski yazıyla iki baskı yapmış ve 1943 yılında da bizzat yazarı tarafından sadeleştirilerek yayımlanmıştır. Elinizdeki kitap hazırlanırken bu baskı esas alınmış, günümüzde kullanılmayan veya az kullanılan kelimelerin anlamları dipnotlarda verilmiştir.
Kitap yorumumuza gelecek olursak Halit Ziya Uşaklıgil'in en sade romanı diyebiliriz. Bir oturuşta bitirebileceğiniz klasik eser. Karakterler, hikaye tarihe tanıklık ediyor. Ayrıca roman o kadar etkileyici bir dille yazılmış ki okurken bazı bölümlerde duygu yoğunluğu yaşayabiliyorsunuz. Eğer klasik ve ağır olmayan bir eser okumak istiyorsanız kesinlikle Bir Ölünün Defteri'ni okumalısınız.
Halit Ziya Uşaklıgil Kimdir?
Halit Ziya Uşaklıgil (1866-1945), Türk edebiyatının önemli yazarlarından biridir. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında edebi çalışmalarını sürdürmüştür. Edebiyat hayatına Servet-i Fünun dergisi çevresinde başlamış ve bu dönemin önde gelen yazarları arasında yer almıştır.
Halit Ziya Uşaklıgil, roman, hikaye, makale ve deneme gibi farklı türlerde eserler vermiştir. Eserlerinde genellikle toplumsal konulara odaklanmış, modernleşme ve batılılaşma çabalarını ele almıştır. "Mai ve Siyah" adlı romanı, onun en önemli eserlerinden biridir. Bu roman, aşk, modernleşme ve çatışma gibi temalara odaklanarak dönemin toplumsal değişimlerini yansıtmaktadır.
Halit Ziya Uşaklıgil, Türk edebiyatına katkılarıyla tanınan bir yazar olmanın yanı sıra, Türk romanının gelişimine de önemli bir etki yapmıştır. Eserleri, edebiyatımızda realizm akımının öncülerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Peki Bir Ölünün Defteri'ni daha önce okumuş muydunuz? "Halit Ziya Uşaklıgil" denilince aklınıza gelen ilk kitap hangisidir? Yorumlarda buluşalım!
Bazı olaylar önceki duygusal sözleri alıkoyar.
Hayat... O daima odur; hükümsüz, neticesiz bir rüyadır.
Ölüm, egemenlik hakkını kullanıyordu.
Bu hatıra defteri sana o hastalığın sırrını anlatırken ben de onun kurbanı olmuş olacağım.
Ciddi ıstıraplar o kadar azamet ve yüceliğe sahiptirler ki en kayıtsız insanlara bile saygı telkin eder.
Bir hayatı eline alarak kemiren zalim bir hastalıktan kurtaracak olan; ne bir kelebeğin kanatlarına binerek uçan fikirlerdir ne de geceleri hülyalarını yıldızlarda takip eden gözler! Bir neşterin ucunda bağlı olan deva, bilmem ki bir kafiyenin bir hecesine bağlı olan ahenkte var mıdır?
Meçhul bir rüzgâr insanları meçhul bir ufka sevk ediyor; bugün deniz sakindir, oysa yarın fırtına tehlikesi söz konusu olabilir.
Sevmek, sevilmek... Bu iki hayal içinde zaman hızla geçip gidiyordu.
Umutsuzluğun cesareti kadar umudun da zaafı vardır.
İnsanların hayatı ancak mutlulukla güzelleştiği hâlde, onu mahvetmeye nasıl da küçük bir şey sebep olabiliyor.
Bu sessizliğe, bu yalnızlığa hayat vermek için sadece senin varlığın yeterdi.
İstikbal meraklı bir kitaba benzer. İnsan her yaprağını çevirdikçe bir merak hissi duyar, bizim çevirmek üzere bulunduğumuz yapraksa önemli bir sır saklıyordu.
Her akşam ben böyle o tablonun karşısında şaşkın bir şekilde dururdum. Bu seyredişte her zaman bir hüzün vardı; o hüzün benim için artık bir ruh gıdası olmuştu.
yazarı okudum ama bunu değil pikuu aklımda olsun :)
YanıtlaSilYorumunuz için çok teşekkür ederiz. Şimdiden keyifli okumalar. ✨
Sil