16 Haziran 2024 Pazar

Asılacak Kadın | Pınar Kür

Pınar Kür'ün Asılacak Kadın'ı sizleri çok sarsacak! Yayımlandığı ilk günden beri çok ses getiren, toplumun aynası niteliğinde biz okurlara yansıtılan olaylar, gerek anlatım tekniği gerekse kadının toplumda konumlandırılmasına ilişkin cesur tavrıyla Türk edebiyatının klasikleri arasına girmiş bir roman Asılacak Kadın.

Kitap, her yaştan okurun kaldırabileceği tarzda bir kitap değil. Öncelikle bunu belirtmek gerek. Çünkü anlatılanları okurken kimi yerde öfkelenecek kimi yerde de yüreğiniz kaldırmayacak. Gerçekler keşke bu kadar acı ve zalim olmasa... Ama bazı gerçeklerin üstü örtülmemeli, aynı Asılacak Kadın'ın gerçek hikayesini bizlere anlatan Pınar Kür'ün cesur kalemi gibi!

Bu romandan öğreneceğimiz çok şey var. Ama detaylara geçmeden önce aramızda Pınar Kür'ün Asılacak Kadın romanını okuyanlar varsa kitaba dair görüşlerinizi aşağıdaki yorumlar bölümünden bizlerle paylaşabilirsiniz. Şimdiden yorumlarınızı merakla bekliyoruz!

Asılacak Kadın Romanının Konusu

Pınar Kür'ün 1979 yılında yayımlanan Asılacak Kadın romanı, ilk günden itibaren gerek cesur üslubu gerekse işlediği derin temalarla Türk edebiyatında önemli bir yer edinmiştir. Roman, hasta ruhlu ve cinsel sapkınlıkları olan bir adamla evlenmeye mecbur bırakılan Melek isimli bir kadının trajik yaşam öyküsünü konu almaktadır.

Asılacak Kadın, sadece Melek'in bireysel dramı üzerinden ilerlemez, aynı zamanda onu içine çeken ve yok eden ataerkil toplum düzenini de eleştirel bir bakış açısıyla sorgular. Roman boyunca, Melek'in maruz kaldığı cinsiyetçilik, aile içi şiddet ve toplumsal dışlanma gibi unsurlar, okurun zihninde derin bir etki bırakacak şekilde işlenmekte.

Kür, yalın ve akıcı bir dille kaleme aldığı bu romanda, Melek'in çaresizliğini ve umutsuzluğunu ustalıkla tasvir etmektedir. Hikaye, Melek'in kendi iç dünyası ve geçmişiyle yüzleşmesine paralel olarak ilerlerken, okuru da bu travmatik deneyimin içine çeker. 

Konu Aynı, Kişiler Farklı

Bu romanı üç kişinin ağzından okuyoruz. Ama asıl konumuz aynı, o da Yalı Cinayeti.

Kitap, maalesef gerçek bir hikayeden yola çıkılarak kaleme alınmış olup özgürlüğü olmayan bir kadının cinsel obje olarak kullanılıp suçsuz yere idam kararı verilmesi üzerine Yargıç Faik'in, kurban Melek'in ve onu korumaya çalışan Yalçın'ın düşüncelerinden oluşuyor.

Üç kişinin ağzından anlatılanlar, karakterlerin psikolojileri yer alan bölümlerde kolayca fark edilebiliyor. Örneğin kurban Melek'in bölümünde yazılanlar tamamen noktalama işareti olmadan yazılmış. Yargıç Faik'in bölümünde de bir iç isyan ve kadınlara karşı bir nefret duygusu açığa çıkıyor. Hem Melek'in hem de Yargıç Faik'in bölümleri bilinçakışı tekniğiyle yazılmış. 

Melek'in idam davasını yürüten hakim olan Faik İrfan, romanın ikinci bölümünde karşımıza çıkar. Faik İrfan'ın bakış açısıyla, Melek'in cinayete sürüklenişinin arka planı ve toplumdaki adalet sistemi sorgulanır. Faik İrfan'ın vicdan azabı ve geleneksel ataerkil değerlerle modern etik değerler arasındaki çelişkisi de bu bölümde işlenir.

Romanın ana kahramanı olan Melek, yaşadığı trajik olayların merkezinde yer alır. Hikaye, Melek'in kendi iç dünyası ve geçmişiyle yüzleşmesine paralel olarak ilerlerken, okur da bu travmatik deneyimin içine çekilir. Melek'in bakış açısıyla, cinsel istismar, aile içi şiddet, toplum tarafından dışlanma ve umutsuzluk gibi temalar derinlemesine işlenir.

Melek'e aşık olan ve onu kurtarmak için cinayet işleyen Yalçın, romanın üçüncü bölümünde yer alır. Yalçın'ın bakış açısıyla, Melek'e olan derin sevgisi, onu bu suça sürükleyen tutkulu ruh hali ve pişmanlığı ele alınır. Yalçın'ın öyküsü, aşkın ve umutsuzluğun trajik bir örneğini sunar. Yalçın'ın bölümünde de yaptığı her şeyi doğru olarak kabul eden, savunmacı, sorgulayıcı ve düşünen birisi. Yaşadığı olayları analiz etmesi, kendi iç dünyasındaki birtakım çatışmalar çok başarılı bir şekilde yansıtılmış.

Bu üç karakterin farklı bakış açıları sayesinde, okur olayın bütün yönlerini ve karmaşıklığını daha net bir şekilde kavrayabilir. Her karakterin kendi zaafları ve travmaları olsa da, hepsi de toplumun dayattığı rollere ve geleneklere sıkışmış durumdadır.

Gerçek Bir Olaydan Esinlenilmiş!

Ve maalesef anlatılan bu olaylar GERÇEK! Pınar Kür, gerçek hikayeyi öğrendiğinde 21 yaşındaymış. Yazar hikayeden oldukça derinden sarsılmasından dolayı Asılacak Kadın romanını tam 15 yıllık bir çalışmanın ürünü olarak okura sunmuştur. Ancak kitap bildiğimiz gibi "cinsel tahrik" ve "ahlaksızlık propagandası" ile yazıldığı öne sürülerek kaldırılmasına karar verilmiş. Bu bölümü Pınar Kür kitabın sonunda mahkemeye sunduğu dilekçeye de yer vererek dönemin yargısına çarpıcı bir şekilde eleştirmiş. Bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyoruz:

Düşünce özgürlüğünü bir kavram olarak bile ortadan kaldırmanın en iyi yolu, düşünmeyi bilmeyen kuşaklar yetiştirmektir. İşte bu yönden, bir süredir, bu ülkede okuyan, bağımsız düşünebilen insanların sayısını azaltmaya, gittikçe yok etmeye yönelik bir kültür politikası güdülmektedir. Toplumu, yalnızca boğazını düşünen bir koyun sürüsüne dönüştürme amacıyla izlenen bu potikanın yöntemlerinden biri de, kitap düşmanlığı ve okuma korkusu yaratmak; yazarı, sanatçıyı, okuru yıldırmaktır. (Pınar Kür'ün savunmasından, yıl 1988.)

Asılacak Kadın, sadece sürükleyici bir roman olmanın ötesinde toplumdaki kadına bakış açısını, ataerkil düzenin yarattığı eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri sorgular. Romanın çoklu bakış açısıyla anlatımı, okurun olaylara farklı pencerelerden bakmasını ve kendi yorumunu oluşturmasını sağlar.

Peki siz Pınar Kür'ün Asılacak Kadın romanını okumuş muydunuz? Bir zamanlar kitabın yasaklanması hakkında neler düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım!

Bütün olanlardan sonra güç değilse öğrenebildim mi onun kim olduğunu? Yoksa hâlâ tam olarak bilmiyor muyum? Uzun yıllar geçireceğim burada. Bir gün bilebilecek miyim?


Sonunda anladım: çocuk değildi o. Belki de hiç çocuk olmamıştı.


Kur-tul-mak, demişti sanki heceleyerek. Yeni öğrenilmiş bir sözcük. Anlamı pek iyi bilinmeyen, hatta belki de hiç bilinmeyen bir sözcük: Kur-tul-mak.


Azad eyleseler uçamaz mısın?

Kırılmış kolların kanadın hani!


Ne çok nefret ettim hayatta. Ne çok kişiden.


Kimi solmuş çiçeklerin başları asılmış bir kadının başı gibi öne sarkar.



2 yorum:

  1. pınar kür edebiyatımızın en iyilerinden :) kitap yasaklanması bizde gelenek :)

    YanıtlaSil
  2. Okurken insanda kitaptan çok soruşturma dosyası okuyormuş hissi veriyor. Daha bitirmedim ama gerçekten insanı geren üzen yeryer sarsan bir kitap.

    YanıtlaSil

Tüm telif hakları Konumuz Kitap web sayfasına aittir. İzinsiz hiçbir şey kopyalanamaz, yayınlanamaz. Blogger tarafından desteklenmektedir.