Mustafa Kutlu, Türk edebiyatının usta kalemlerinden biri olarak tanınır. Onun anlatım gücü ve insan ruhunun derinliklerine inen hikayeleri, okuyucuları derinden etkiler. Kutlu’nun bu özelliklerini barındıran eserlerinden biri de Uzun Hikaye'dir.
Bugün Mustafa Kutlu'dan okuduğumuz ilk eser Uzun Hikaye'den bahsedeceğiz. Ayrıca kitaptan uyarlanan 2012 yılında Osman Sınav'ın yönetmenliğini üstlendiği film hakkında da konuşacağız.
Detaylara geçmeden önce aramızda daha önce Uzun Hikaye'yi okuyanlar varsa aşağıdaki yorumlar bölümünden kitaba dair görüşlerinizi bizlerle paylaşabilirsiniz. Yorumlarınızı dört gözle bekliyoruz!
Uzun Hikaye'nin Konusu
2000 yılında yayımlanan bu eser, Türkiye'nin yakın tarihine ayna tutarken, aynı zamanda evrensel insanlık hallerine de dokunmaktadır.
Uzun Hikaye, bir yandan bir baba-oğul hikayesi olarak dikkat çekerken diğer yandan da dönemin sosyal ve politik koşullarını ele alıp eleştirmektedir. Kahramanımız, Bulgaristan göçmeni Ali, Anadolu'nun farklı şehirlerinde, hep bir yerden bir yere savrulan hayatıyla, okura derin bir içsel yolculuk sunar. Göçmen Ali, aşık olduğu Münire'yle beraber trenle bilinmeyen diyarlara yolculuk yaparlar. Bu iki aşık kaçtıklarında hayat da onlara yeni sürprizler sunar. Her gittikleri yeni kasabada kaderleri yeniden çizilir.
Ali'nin hikayesi, sadece bir bireyin yaşadığı zorlukları değil aynı zamanda bir dönemin ruhunu da yansıtır. Haksızlıklara boyun eğmeyen, sesini her türlü olsa duyurabilen, genel kültürüyle her gittikleri kasabada saygı duyulan bir karakter Ali. Ama ne yazık ki Ali'yi seven de sevmeyen de...
Uzun Hikaye, sadece bir yol hikayesi değil aynı zamanda sevginin, sadakatin ve inancın hikayesidir. Kitap ve film, birbirini tamamlayan iki eser olarak, Mustafa Kutlu'nun edebiyatımızdaki yerini bir kez daha perçinler.
Kitaptan Filme...
Kutlu'nun bu etkileyici eseri, 2012 yılında sinemaya da uyarlandı. Filmin başrolünde Kenan İmirzalıoğlu Ali karakterini canlandırırken yönetmen koltuğunda Osman Sınav oturdu. Film, izleyiciyi Anadolu'nun farklı köşelerinde geçen bir yolculuğa çıkartmaktadır adeta. İmirzalıoğlu'nun canlandırdığı Ali karakteri, hayatın zorluklarına rağmen dimdik ayakta kalmaya çalışan bir adamın hikayesini başarıyla yansıtır. Kenan İmirzalıoğlu'nun canlandırdığı başkarakter, izleyicilere hem duygusal hem de aksiyon dolu anlar yaşatmıştır.
Dipnot: Kitabı okur okumaz filmini izleyebilirsiniz. Açıkçası film başlangıçta kitapla paralel gidiyordu. Ancak sonlara doğru kitapta yer alan olayları gerçekleştiren kişiler karıştırılmış ya da bilerek değiştirilmiş. Örneğin Ali'nin oğlunun aşık olduğu kızın isimleri karıştırılmış başka bir karakterle. Daha bir sürü hata vardı. Keşke o hatalar yapılmamış olsaydı. Açıkçası izlerken "ben yanlış mı okudum?" diyerek kitapta geçen olaylara tekrardan göz gezdirdim. Galiba filmi yönetenler ve oyuncular kitabı okumamışlar. Ama yine de güzel bir filmdi. Önce kitabı okumanızı daha sonra da filmini izlemenizi tavsiye ederim.
Mustafa Kutlu'nun "Uzun Hikaye" romanı, hem edebiyat dünyasında hem de sinema tarihinde önemli bir yere sahiptir. Romanın sinemaya uyarlanmasıyla da bildiğiniz gibi daha geniş kitlelere ulaşarak izleyicilere unutulmaz bir deneyim yaşatmıştır.
Peki siz Mustafa Kutlu'nun Uzun Hikaye kitabını okumuş muydunuz? Osman Sınav'ın yönettiği Uzun Hikaye filmini izlemiş miydiniz? Seçilen oyuncular hakkında neler düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım!
Hayat kitapla güzel.
Ah bu küçük kasabalar...
Her biri bir gizli sevda cehennemi.Karşılıksız aşkların törpülediği gençlik...
Dünyada ne adamlar var; yüzü insan, içi odun. Neyse...
Sinemayı yakıp Münire'yi kaçıran, Bulgaryalı Ali'nin destanı...
Ancak hayat dediğin nedir ki? Anlaşılmaz bir sır. Kurduğumuz düzen hep öyle sürüp gidecek sanırız. Birden ip kopar, ışık söner, her şey darmadağın olur.
Ayakkabılar eskir be Ali'm. Her şey eskir. Bak sen! Sen hâlâ sevdiğim adamsın. Sen eskime...
Parti kelimesi bize Fransızcadan geçmiştir. Dilimizde bir kaç manası kullanılıyor.
1. Parça, kısım. Mesela 'Bir parti kumaş geldi.' deriz.2. Bir siyasi gaye etrafında birleşenlerin meydana getirdiği kuruluş, fırka, hizip. Bu da malum manadır.3. Eğlence toplantısı. İşte bu mühim. Çünkü bizimkiler 'Kokteyl parti' veya 'av partisi' gibi particiliği eğlence haline getirmişlerdir.4. Bir defada oynanan oyuna da parti deriz. Mesela 'tavla partisi' gibi.5. Kelepir, vurgun manası ki, en önemlisi budur. ‘Partiyi vurmak’ deyimi küçük kazanç sağlamak demektir. 'Partiyi kaybetmek' ise elde ettiği bir kazancı, haksız biçimde geldiği makamı yitirmek demektir.
Ama solunan hava, yüzülen su, oturup kalktığın insan, yürüdüğün yol seni değiştirir.
bu yazarın kitaplarını okumayı düşünüyorum :)
YanıtlaSilEğer Türk edebiyatının derinliklerine inmek ve insan ruhunu keşfetmek istiyorsanız, Mustafa Kutlu'nun eserleri sizin için harika bir başlangıç olabilir. Kutlu'nun özellikle *Uzun Hikaye* adlı eseri, bu anlamda gerçekten dikkate değer. Kitap, sadece bir baba-oğul hikayesi değil, aynı zamanda dönemin sosyal ve politik dinamiklerini de büyük bir ustalıkla ele alıyor. Ali'nin hayatı boyunca karşılaştığı zorluklar, pek çoğumuzun hayatındaki mücadelelere ayna tutuyor.
YanıtlaSilAncak, bu eserin sinema uyarlaması konusunda biraz tereddütlerim var. *Uzun Hikaye*’nin 2012 yapımı filmine dair karışık hislerim var. Kenan İmirzalıoğlu’nun canlandırdığı Ali karakteri, her ne kadar güçlü bir performans sergilese de, kitabın ruhunu tam anlamıyla yansıttığını söylemek zor. Filmdeki bazı olaylar ve karakterler, kitabı okuyanlar için kafa karıştırıcı olabilir. Özellikle karakter isimleri ve ilişkilerdeki değişiklikler, kitaba sadık kalan izleyiciler için biraz hayal kırıklığı yaratabilir. Bu noktada, filmin güzel bir seyirlik olduğunu kabul etsem de, kitabın derinliğine ulaşamadığını düşünüyorum.
Bu yüzden, *Uzun Hikaye*’yi önce kitap olarak deneyimlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Kitabı bitirdikten sonra filme geçmek, eserin farklı yorumlarını görmenizi sağlayacaktır. Evet, belki film bazı noktalarda eksik kalıyor, ama yine de Mustafa Kutlu’nun dünyasını sinemada görmek heyecan verici. Sonuçta edebiyat ve sinema her zaman birebir örtüşmek zorunda değil, ancak her iki formda da anlatılan hikayenin bir parçası olmak, bizim o dünyaya adım atmamızı sağlıyor.
Selamlar.