10 Aralık 2024 Salı

Siluet | Özge Karail (Petrichor)

Aralık 10, 2024 2
Gerilim, korku ve fantastik türlerini bir arada bulunduğu, cadıların, orman perilerinin size eşlik edeceği bir kitap okumak istiyorsanız Özge Karail'in ilk kitabı Siluet'i kesinlikle göz atmalısınız. Biliyorsunuz ki edebiyat dünyasına ilk adımlarını atan yeni kalemleri sayfamızda siz okurlarımıza tanıtmayı çok seviyoruz. Özge Hanım'ın ilk kitabı Siluet'i de siz okurlarımıza tanıtmaktan mutluluk duyuyoruz.

Detaylara geçmeden önce aramızda Özge Karail'in (Petrichor) Siluet romanını okuyanlar varsa aşağıdaki yorumlar bölümünden kitaba dair görüşlerinizi bizlerle paylaşabilirsiniz. Yorumlarınızı dört gözle bekliyor olacağız.

Siluet Romanının Konusu

Siluet, Özge Karail'in kaleminden çıkan ve Petrichor imzasıyla yayımlanan etkileyici bir roman. Siluet, okuru derin bir duygu seliyle sürüklerken aynı zamanda düşündürücü temalarıyla da zihinlerde iz bırakıyor.

Yazar Özge Karail, Siluet romanında biz okurlara şunu sorgulatıyor:

Bir hayatın değişimi ne kadar kolay olabilir? Değişen sadece hayatın değilse?

Siluet romanın konusu şu şekilde: Kitabın ana karakterlerinden Jessica'nın kendi benliğinde kaybolmasının verdiği rahatsızlık duygusu ve alışamamasının korkusuyla yaşamaktadır. Ailesinden uzakta üniversite okurken, her şey yolunda giderken sevgilisi Martin'in bir anda ortadan kaybolması ve yaşadığı baş ağrılarından dolayı gördüğü halüsinasyonlar gitgide Jessica'yı korkutmaktadır. Jessica bir gün babasından annesinin iyi olmadığını ve gelmesi gerektiğine dair mesaj almasıyla da hikayemiz geri dönüşü olmayan bir başlangıca ilk adımını atar.

Peki Jessica'yı neler beklemektedir, sevgilisi Martin nasıl bir anda kaybolmuştur, bu kaybolmanın arkasındaki sebepler nelerdir, Jessica'nın gördüğü halüsinasyonların anlamları var mı gibi pek çok sorunun cevabı Siluet romanında gizli.

Yazarın bu romanı için kullandığı Petrichor imzası, (petrichor toprağın yağmurla buluştuğunda yayılan koku anlamına gelir) Siluet'in anahtarı gibi. Romanda karakterlerin geçmişleri, anıların topraklarına sıkışmış kokular gibi onları takip ediyor. Bir yandan da yeniden doğuş ve arınma temalarını barındırıyor. Bu koku, romandaki karakterler için taze başlangıçları ve yenilenmeyi hissetmesine olanak sağlıyor.

Kitap, adını verdiği "siluet" metaforu yalnızca fiziksel bir şekil olarak değil aynı zamanda kimlik, geçmiş ve gelecekle örülü bir gizem olarak ele alıyor. Karakterlerin hayatlarındaki kaybolan ya da silinen parçalar, okuyucuya geçmişin etkilerinin ne kadar kalıcı olabileceğini gösteriyor. Siluet, bir yandan karanlık ve belirsizliği, diğer yandan gizemli ve derinleşen bir farkındalık arayışını da simgeliyor.

"Korkuyu içinde hapsettiğin sürece kurtuluşa eremezsin."

Özge Karail'in Siluet romanı, derin bir duygusal yolculuğa davet eden, hayatın inceliklerini ve insan ruhunun karanlık yönlerini keşfe çıkan bir roman. Yazar bu eserinde insanın içsel dünyasındaki çatışmaları, hayal kırıklıkları ve umut kırıntıları arasındaki ince çizgiyi ustalıkla işlerken, aynı zamanda varoluşun anlamını sorgulayan bir dil kullanıyor.

Kitaba dair "spoiler içermeyen" yorumumuz ise şöyle:

Öncelikle Yazar Özge Karail'e bu güzel romanı biz okurlarla paylaştığı için teşekkür ederiz. Romanı okurken bambaşka bir evrene yolculuk edeceğimi açıkçası hiç düşünmüyordum. Bu noktada kitap beni ters köşe yaptı. Kitaptaki her bir bölüm sonu heyecanla bitiyor ve bir sonraki bölümü okumak için adeta can atıyorsunuz. Konunun işleyişi, karakterleri, ortamın kasvetli oluşu okurken sizi etkiliyor. Jessica, Charlie, Jim ve Linda karakterlerini çok beğendim. Aramızda bu romanı okuyacaklar olacağı için detaylı bilgiler maalesef veremiyoruz.

Kitabın bana kalırsa tek eksik yönü yayınevinden kaynaklı yazım ve noktalama yanlışlarıydı. Ancak maalesef bazı yayınevleri buna dikkat etmiyor. Açıkçası kitapta çok büyük bir eksik görmedim. Konunun işleyişi belki biraz daha yavaş ilerleyebilirdi, tek bunu söyleyebilirim. Onun dışında yazarın ilk kitabı olduğunun göz ardı edilmeden kitap yorumunun yapılmasından yanayım.

Kitabın sonu öyle bir bitti ki Siluet'in ikinci kitabını merakla bekliyorum. Yazara buradan da baskı yapalım. En kısa zamanda ikinci kitabı da okumak dileğiyle. Ayrıca Özge Hanım'a tekrardan kitabı imzaladığı için çok teşekkür ederiz. Bizim için bu roman unutulmaz bir yolculuktu.

Dipnot1: Gelecekteki diğer baskılardan önce kitabın hem imzası hem de ilk baskısı bende olacağı için çok mutluyum. :)

Dipnot2: Çok yakında Konumuz Kitap'ın Instagram hesabından Özge Karail'in Siluet romanını 3 kişiye çekilişle hediye edeceğiz. Bu güzel çekilişi kaçırmamak için sayfamızı takip etmeyi unutmayın!

Gerilim, korku ve fantastik türünden kitaplar okumayı seviyorsanız Özge Karail'in Siluet romanına bir şans vermenizi öneririz. Şimdiden keyifli okumalar dileriz.

Peki siz Siluet romanı hakkında neler düşünüyorsunuz? Cadılar ve perilerin olduğu evrenleri okumayı seviyor musunuz? Yorumlarda buluşalım!

Var olan güçlerini keşfederek tüm kötülüklerle baş edebilmek zor olsa gerek. Kötülüğün tam ortasında olduğunu bilmeden...


Gerçeklerle yüzleşmediğin sürece hayatın kaçıştan ibaret olur.


Gittiğin yerde seni mutluluk beklemiyorsa, gittiğin yer eziyete dönüşür.


Hayatta karşına ne çıkacağını bilmeden yaşamak, bulmacaya benzer. Karşına çıkana ne kadar direnirsen bulmaca o kadar karışır.


Savaşırken gardını düşürme! Gardını düşürürsen benliğini de değiştirirsin.


Gerçekleri görmek için aynaya bakmak yeterli değil. Aynada gördüğüne bakmalısın.


Karanlıktan korkuyorsan belki de karanlık sensin...


Gözlerinin gördüğüne inanmıyorsan, kalbinin gördüğüne odaklan.


Geçmişte kim olduğunu bilmek istiyorsan, şu an kim olduğuna bak. Kim olacağını bilmek istiyorsan, ne yaptığına bak. (Buddha)


Kendini kaybettiğini düşündüğün an gerçek seni bulursun.


Baktığın her şey gerçek olmayabilir. Bakarken görmelisin.


Umudunu yitirdiğin an düştüğünü sanma, belki sadece kısa bir mola vermişsindir.


Korkuyla yaşamaktansa onunla yüzleş!


Var olmanın benliği değiştirdiğini kabullenmek yetersiz kalır.


Beklemek, bir şeyler olacağına inancın varsa değer.


Geçmişin acısı geleceğine gölge düşürmemeli!


Korktuğun her ne ise aşmazsan zamanla ona dönüşürsün.


İnsan konuştukları kadar sustuklarından da sorumludur.


İçindeki gücü keşfet. Yoksa kendini başkalarına mecbur sanırsın.


Karşına çıkan her şey korkunç değildir. Sen karşı çıkmaya kararlıysan...


Karanlığın içinde gidiyorsan kendini iç ışığınla aydınlat.


Her şeyini kaybettiğini sandığın ana iyi odaklan, kaybettiğin her şeyin değilse?


Sebep olduğun sonuçları görmezden gelirsen, bir gün sen de görmezden gelinirsin.


Kendine güven, içindeki gücün sebep olduklarını bilmek rüya gibi gelecek.


Uçurumları sevenin kanatları olmalı. (Friedrich Nietzsche)



9 Aralık 2024 Pazartesi

2024 Goodreads Okur Ödülleri Açıklandı!

Aralık 09, 2024 6

Dünyanın dört bir yanından okurların merakla beklediği 2024 Goodreads Okur Ödülleri'nin kazananları açıklandı! Okuyucuların 2024'teki favori kitapları 16. yıllık Goodreads Choice Ödülleri'yle taçlandırıldı.

Goodreads Okur Ödülleri, dünyanın en büyük çevrimiçi kitap topluluğu Goodreads'in her yıl düzenlediği, tamamen okuyucuların oylarıyla belirlenen bir ödül törenidir. Bu ödüller, yılın en iyi kitaplarını belirlemek için milyonlarca okuyucunun katıldığı büyük bir etkinliktir. Bu yıl da diğer yıllar olduğu gibi kazananlar okurlar tarafından merakla beklendi.

2024 Goodreads Okur Ödülleri'nde toplam 6.261.936 oy kullanılarak 2023 Goodreads Okur Ödülleri'nin rekoru kırıldı. Geçen yılda kullanılan oy sayısı 5.879.213 kişiydi. Bu yıl en çok dikkat çeken yazar Emily Henry oldu.

2024 Goodreads Okur Ödülleri Kazananları

Kurgu, tarihi kurgu, gizem ve gerilim, romantizm, fantezi, bilimkurgu, korku, ilk roman, sesli kitap, genç yetişkin fantezisi, genç yetişkin kurgu, kurgu dışı, anı, tarihçe ve biyografi kategorilerinden 2024 yılının en iyi kitapları Gooodreads platformu üzerinden oylamaya sunuldu.

Kazananların arasında korku türünün bilinen ismi Stephen King'den romantizm türünde büyük bir hit yakalayan Emily Henry dikkat çekti. Okurların seçimiyle bu kitaplar, 2024'ün en iyileri olarak öne çıkıyor.



En İyi Kurgu

The Wedding People - Alison Espach

En İyi Tarihsel Kurgu

 The Women - Kristin Hannah

En İyi Gizem ve Gerilim

The God of The Woods - Liz Moore

En İyi Romantizm

Funny Story - Emily Henry

En İyi Romantizm Fantazi (Romantasy) Kurgusu

House of Flame ve Shadow - Sarah J. Maas

En İyi Fantastik Kurgu

Somewhere Beyond the Sea - T.J. Klune

En İyi Bilim Kurgu

You Like It Darker - Stephen King

En İyi İlk Roman

How to End a Love Story - Yulin Kuang

En İyi Sesli Kitap

Funny Story - Emily Henry

En İyi Genç Yetişkin Fantastik Kurgu

Ruthless Vows - Rebecca Ross

En İyi Genç Yetişkin Kurgu

Heartstopper: Volume Five - Alice Oseman

En İyi Kurgu Dışı

The Anxious Generation: How the Great Rewiring of Childhood Caused an Epidemic of Mental Illness - Jonathan Haidt

En İyi Anı

The Third Gilmore Girl: A Memoir - Kelly Bishop

En İyi Tarih ve Biyografi Kitabı

The Bookshop: A History of the American Bookstore – Evan Friss

Peki 2024 Goodreads Okur Ödülleri kazananları hakkında neler düşünüyorsunuz? Kazananlar listesinde olmasını istediğiniz farklı bir yazar mıydı? Yorumlarda buluşalım!

7 Aralık 2024 Cumartesi

Çocuk Geliyor | Han Kang

Aralık 07, 2024 2
Tarihsel kurgu okumayı seviyorsanız 2024 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Güney Koreli Yazar Han Kang'ın Çocuk Geliyor romanını kesinlikle okumalısınız!

Çocuk Geliyor, Güney Kore tarihindeki en kanlı olaylardan biri olan Gwangju Ayaklanması'nı merkezine alıyor. Yazar, bu travmatik olayı bireysel hikayelerle harmanlayarak hem tarihi bir gerçeği gün yüzüne çıkarıyor hem de evrensel bir insanlık dramını anlatıyor.

Detaylara geçmeden önce Han Kang'ın Çocuk Geliyor romanını okuyanlar varsa aşağıdaki yorumlar bölümünden kitaba dair görüşlerinizi bizlerle paylaşabilirsiniz. Yorumlarınızı dört gözle bekliyor olacağız!

Çocuk Geliyor Romanının Konusu

Roman, 1980 yılında Güney Kore'de yaşanan askeri darbe ve ardından gelen Gwangju Ayaklanması'nın izlerini taşıyor. Yazar, bu olayların bireyler üzerindeki derin yarasını özellikle de çocukların gözünden anlatıyor. Hatta sadece çocukların gözünden değil o gün  olayda olanların bakış açısıyla hikayeyi daha da derinleştiriyor. Her birinin farklı bakış açısıyla o günde neler yaşandığına hatta ileri yıllarda bu olayın nasıl bir etkisi olduğuna şahit oluyorsunuz. Hikaye, olayların yaşandığı dönemde çocuk olan ve bu travmayı içine atan insanların yetişkinlik yıllarına uzanıyor.

Han Kang, ölülerle, geride bıraktıkları yaşayan ölüler arasındaki ince çizgiden yazıyor. Alacakaranlık kuşağına korkusuzca dalıyor, adalet ve demokrasi tarihinin kanlı bir sayfasını, günümüzdeki yansımalarının ışığında evrensel bir hikayeye dönüştürüyor.

Roman hafıza, travma ve iyileşme gibi evrensel temaları işliyor. Karakterler, yaşadıkları travmayı unutmaya çalışırken aynı zamanda bu olayın kendilerini nasıl şekillendirdiğini anlamaya çalışıyorlar. Han Kang, bu süreçte bireylerin yaşadığı iç çatışmaları ve duygusal karmaşayı ustalıkla yansıtıyor.

Unutulmaya Mahkum Edilmiş Bir Tarih: 18 Mayıs 1980

Han Kang, Çocuk Geliyor ile unutulmaya yüz tutmuş bir tarihi yeniden gündeme getiriyor. Gwangju Ayaklanması, Güney Kore'nin karanlık geçmişindeki önemli bir dönüm noktası olmasına rağmen uzun yıllar boyunca görmezden gelinen bir olaydı. Yazar, bu romanıyla bu tarihi yaranın üzerine tuz serpiyor ve okuru derin bir düşünmeye davet ediyor.

Gwangju Ayaklanması nedir diyenler için:

Gwangju Ayaklanması veya Gwangju Demokrasi Hareketi, Güney Kore'nin Gwangju kentinde 18-27 Mayıs 1980 tarihleri arasında, o dönemki askeri diktatörlük rejimine karşı gerçekleşen büyük çaplı bir halk ayaklanmasıdır. Bu olay, Güney Kore modern tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biri olarak kabul edilir.

Gwangju Ayaklanması, Güney Kore'de demokratikleşme sürecinin hızlanmasında önemli bir rol oynamıştır. Bu olay, halkın demokratik haklar için verdiği mücadelenin sembolü haline gelmiştir. Ancak olayda yaşanan şiddet ve kayıplar, Güney Kore halkının hem hafızasında hem de tarihinde derin izler bırakmıştır.

Tarihi Bir Kurgu: Çocuk Geliyor!

Han Kang'ın Çocuk Geliyor romanı, Gwangju Ayaklanması'nın bireyler üzerindeki etkilerini ve travmayı oldukça etkileyici bir şekilde ele alır. Roman, bu tarihi olayın sadece siyasi bir boyutunu değil, aynı zamanda insanın iç dünyasında yarattığı derin izleri de gözler önüne sermektedir.

Dipnot: Romanı okurken kimi yerde kızgın kimi yerde de o tanıklık hissini yaşayacaksınız. Yıllar geçse dahi halen aynı olan o süreçleri fark ettikçe değişimin halen gerçekleşmediğine şahit olacaksınız. Bu şahitlik sürecini daha geçen hafta Kore'de yaşanan ordunun hükümete el koyması ve Kore halkının meclise girmesini engellemesi adeta bana Çocuk Geliyor romanındaki olaylarla çok tanıdıktı. Halkın demokrasi için sokağa çıkması, özellikle de Çocuk Geliyor romanındaki gibi gençlerin isyan etmesi bire birdi. Yazar, açıkçası yaşadığı ülkenin bir panoramasını adeta biz okurlara sunmuş. Romanda ne geçiyorsa geçen günlerde yaşanan o krizle bire bir. İşte edebiyatın gücü bu olsa gerek. Bir nevi geleceği görme ya da daha doğru bir ifadeyle yaşanacakları gerçekçi bir bakış açısıyla dile getirmek, hatalardan ders almamak... Ayrıca yazarın kitaptaki son sözünde babasının bir öğretmen olduğu ve öğretmenlik yıllarında maalesef bu ayaklanma sırasında askerler tarafından öldürüldüğünü küçük yaşta öğreniyor. Yazar, bu unutamadığı anını yazarın ailesini bularak ona ithafen bu kitabı yazıyor. Gerçekten çok etkileyici ve maalesef üzücü...

Tarihi kurgular okumayı seviyorsanız Han Kang'ın Çocuk Geliyor romanını kesinlikle okumalısınız. Han Kang'tan okuduğumuz Vejetaryen, Beyaz Kitap ve Çocuk Geliyor kitapları arasından en beğendiğimiz ve bizi en çok etkileyen kitap Çocuk Geliyor oldu. Sizlere de öneririz!

Peki siz Han Kang'ın Çocuk Geliyor romanını okumuş muydunuz? Tarihi kurgular okumayı sever misiniz? Yorumlarda buluşalım!

Bir başka deyişle Goanğcu, izole edilmişliğin, zorla ayaklar altına alınmışlığın, zarar görmüşlüğün bir diğer adıydı.


Bu geceden çok uzaklarda kalan, o otobüste neşeyle şarkı söyleyen kadınların cıvıltıları kulaklarında yankılanıyor: "Diz çöküp yaşamaktansa dimdik durarak ölmeyi yeğleriz. Bizden önce ölenler için hep birlikte sessizce dua edelim. Aramızdan ayrılanlar için sonuna kadar savaşalım. Çünkü bizler yüce ve değerli varlıklarız."


Bir günde on beş saat çalışıp bir ayda iki gün dinlenirdin. Maaşın erkek çalışanların yarısıydı.


Artık ben size soruyorum. İnsanoğlu özünde acımasız bir varlık mıdır? Bizler sadece evrensel tecrübeleri mi yaşıyoruz? Sadece yüce bir varlık olduğumuz yanılgısıyla yaşıyoruz hepsi bu; her an bir hiç olan böcek, hayvan, irin, iltihap kümesine dönüşebilir miyiz acaba? Hakarete uğrayıp, mahvedilip öldürülmek, tarihte defalarca kez tekrarlanan bütün bunlar insanoğlunun kaçınılmaz kaderi mi acaba?


Bazı anıların açtığı yaralar kapanmaz.


Biz ateş bile edemeyen silahlı çocuklardık.


Siz bilir misiniz insanın kendisinin tamamen temiz ve iyi bir varlık olduğunu hissinin ne kadar güçlü olduğunu?


Askerlerin bizden kat kat güçlü olduklarını bilmiyor değildim. Ancak garip olan, onlarınkinden daha güçlü bir şey beni etkisi altına almıştı. VİCDAN, Kesinlikle vicdan.


Rüyalarımda saklanmayı becerebilsem. Yok, en azından anılarımda.


Ruh kendi bedeninin yanında ne kadar kalır acaba... Ruh bir kanat gibi çırpınır ve esintisi mum ışığını dalgalandırır mı acaba...


Askerlerin öldürdüğü insanlar için neden millî marş okunur ki? Neden tabutları Kore bayrağıyla sarılır ki? Sanki bu insanları öldüren devletin kendisi değilmiş gibi.



Beyaz Kitap | Han Kang

Aralık 07, 2024 0
Booker Ödülü'lü Vejetaryen kitabının yazarı ayrıca 2024 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Han Kang'dan Beyaz Kitap sizleri beyazların eşsiz tonlarına yolcuğa çıkartıyor. Han Kang'ın edebiyat dünyasına armağan ettiği Beyaz Kitap yazarın eşsiz üslubuyla harmanlanmış, hafıza, kayıp ve yeniden doğuş temalarını derinlemesine işleyen etkileyici bir eser.

Detaylara geçmeden önce aramızda Han Kang'ın Beyaz Kitap'ını okuyanlar varsa kitaba dair görüşlerinizi aşağıdaki yorumlar bölümünden bizlerle paylaşabilirsiniz. Yorumlarınızı dört gözle bekliyor olacağız!

Beyaz Kitap Hikayesinin Konusu

Kitabın konusu, beyazın saf ve temiz imajının ardına saklanan karmaşık duyguları ve insanın iç dünyasının derinliklerine iniyor. Yazar, Beyaz Kitap hakkında şunları dile getirir:

"Beyaz şeylerle ilgili yazmaya karar verdiğim bahar, ilk yaptığım bir liste çıkarmak oldu. Her bir sözcüğü yazarken tuhaftır, çok sarsıldım. Bu kitabı mutlaka tamamlamak istediğimi ve yazım sürecinin bir şeyleri değiştireceğini hissettim. Yaraya sürülen beyaz merhem, üstüne sarılan beyaz sargı bezi gibi bir şeylerin gerekli olduğunu da."

Kitapta beyaz renk bir yandan umut ve başlangıçları simgelerken diğer yandan ölüm, kayıp ve boşluğu temsil ediyor. Beyaz kağıtlar, boş sayfalar, karlı manzaralar gibi imgeler hem bir başlangıç için bekleyen temiz bir sayfa hem de unutulmuş geçmişin izlerini taşıyan bir ortam olarak karşımıza çıkıyor.

Kayıpların İyileştirici Gücü

Kitaptaki kayıplar, sadece fiziksel ölümlerle sınırlı değil. Aynı zamanda hayallerin, umutların ve geçmişin kaybı da ele alınıyor. Ancak Han Kang, bu kayıpların içinde bile bir yaşamın devam ettiğini, acının iyileştirici bir güç taşıdığını gösteriyor.

Beyaz Kitap, sadece bir roman değil aynı zamanda bir meditasyon. Kitabın içerisindeki beyaz renginde olan veya beyazı çağrıştıran şeyler kısa bir hikayeyle bütünleştiriliyor. Her bir kelime birleşerek bir hikaye ortaya çıkarıyor. Han Kang, okuyucuyu hayatın anlamı, kayıpların üstesinden gelme ve yeniden başlama konularında derin düşüncelere sevk ediyor. 

Eğer siz de iç dünyanızın derinliklerine inmek ve farklı bir edebiyat deneyimi yaşamak istiyorsanız, Beyaz Kitap tam size göre bir kitap.

Dipnot: Kısa hikayeler okumayı seviyorsanız Han Kang'ın Beyaz Kitap'ını da seveceğinize eminim. Kurgu bir olayla ilerlemiyor, eğer kurgu dışı kitaplar okumayı seviyorsanız da Beyaz Kitap'ı okuyabilirsiniz.

Peki siz Han Kang'ın Beyaz Kitap'ını okumuş muydunuz? Sizin için beyazı çağrıştıran nesneler nelerdir? Yorumlarda buluşalım!

Hayatında hiç yıkım yaşamamış birinin yürüyüşünü taklit ederek buraya kadar geldi.


Eski acıları hafiflemedi, yeni acıların hiçbiri henüz yaşanmadı.


Ve kadın sık sık unutuyordu. Kendi bedeninin kumların evi olduğunu. Hep ufalanarak geldiğini ve ufalanmaya devam ettiğini. Sürekli parmaklarının arasından dökülmekte olduğunu.


Hayatımız aslında beyaz ve belirgin, gökyüzüne süzülen bir mucize...


Daha yeni yeni nefes almaya başlayan insan... Kim olduğunu, nerede olduğunu, az önce neyin başladığını bilmeyen insan... Yeni doğmuş bir kuş ya da bir enikten bile daha güçsüz, yavru hayvanlar arasında en küçük hayvan.


Henüz yaşamadığım zamanlara doğru, yazmadığım kitaplara doğru pervasızca yürüyorum...



Vejetaryen | Han Kang

Aralık 07, 2024 0
2024 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Güney Koreli yazar Han Kang'ın çok satan kitaplarından birisi olan ve 2016 Uluslararası Man Booker Ödülü'nü kazanan Vejetaryen kitabını mutlaka okuma listenizde yer almalı.

Kore Edebiyatına başlangıç kitapları oldu bizim için. Yazar Han Kang'ın üç kitabını okuduk. Diğer kitaplarının kitap yorumları için "buraya" tıklayabilirsin.

Kitaba dair detaylara geçmeden önce aramızda Han Kang'ın ödüllü kitabı Vejetaryen'i okuyanlar varsa kitaba dair görüşlerinizi aşağıdaki yorumlar bölümünden bizlerle paylaşabilirsiniz. Yorumlarınızı dört gözle bekliyor olacağız!

Vejetaryen Romanının Konusu

Han Kang'ın 2016 Uluslararası Booker Ödülü'ne layık görülen romanı Vejetaryen, yalnızca bir yeme alışkanlığının ötesinde derin psikolojik ve toplumsal bir inceleme sunuyor.

Vejetaryen romanının konusu, et yemeği reddeden bir kadının yaşadığı dönüşümü ve bu kararın çevresi ve kendisi üzerindeki etkilerini çarpıcı bir dille anlatıyor. Romanın kahramanı Yonğhe bir gün aniden et yemeyi reddederek ailesini ve çevresini şaşırtır. Bu basit gibi görünen karar, Yonğhe'nin hayatında beklenmedik bir fırtına koparır. Ailesi ve toplum, onun bu kararını anlamaya çalışırken Yonğhe giderek içine kapanır ve bedenini kontrol edemez hale gelir.

Han Kang bu kitabıyla bizleri cinselliği, şiddeti, ilişkilerimizi ve saplantılarımızı sorgulayacağımız rahatsız edici bir yolculuğa çıkarıyor.

Bir Kararın Yaratığı Fırtına

Konusundan da anlaşılacağı üzere, bir kadının altığı karar adeta bir fırtına etkisi yaratıyor. Özellikle aldığı karar eşi, ailesi ve çevresi hoş karşılamıyor ve bu kararı kabul edilmiyor.

Roman, Yonğhe'nin yaşadığı dönüşümü ilk olarak eşinin bakış açısından, ardından ablasının eşi tarafından en sonda da ablasının bakış açısıyla anlatır. Bu çok seslilik, olayın karmaşıklığına ve derinliğine vurgu yapar. Vejetaryen, semboller ve metaforlarla dolu zengin bir kitap. Örneğin Yonğhe'nin reddettiği et, sadece besin değil aynı zamanda toplumsal normlar, cinsiyet rolleri ve şiddet gibi kavramların bir metaforu olarak kullanılır. Yonğhe'nin vücudunda meydana gelen değişimler, bu semboller aracılığıyla daha geniş anlamlar kazanır.

Dipnot: Kore kültüründe et, çok değerlidir. Kore kültürüyle ilgili dizi veya filmleri izlediyseniz yemek kültürlerinin başında et ve et ürünleri gelir. Bu kitapta da yazar Han Kang eti bir metafor olarak kullanarak bir kadının özgürce alması gereken kararların nasıl yok sayıldığı, düzene karşı gelinince çevre tarafından nasıl dışlandığını, en önemlisi de bir kadının aldığı kararların nasıl yargılandığına ve karar verme yetkisinin nasıl elinden alındığını en net şekilde gösteriyor. Kullanılan bu metafırlar gerçekten çok etkileyiciydi. Özellikle de Han Kang eserinde "kadının sadece cinsel yönden bir varlık" olarak görünmesinin ne kadar acizce olduğunu gözler önüne seriyor.

Peki siz Han Kang'ın Vejetaryen kitabını okumuş muydunuz? Kore edebiyatından okuduğunuz kitaplar neler? Yorumlarda buluşalım!

Çürüyen barakalar ve büyüyen otların önünde o hiç yaşamamış küçük bir çocuktan ibaretti.


Ne zaman başladı tüm bunlar? Hayır, hayır, ne zaman her şey yıkılmaya başladı?


Her şey bana yabancı geliyor. Sanki bir şeylerin arka tarafına geçmişim gibi. Kulpu olmayan bir kapının ardındaymışım gibi.


Kadının kendi canına kıymaya çalıştığı o an, hayatının bir köşesinde hep yer edinecekti.


Hayatında meydana gelen her şeyin üstesinden tek başına gelmeyi bilmişti ve dürüstlük onun doğasında vardı.


Aradığı şey daha sakin, daha gizli, daha büyüleyici ve derin bir şeydi.


Bir kişi tamamen değişince diğerinin ona ayak uydurmaktan başka çaresi kalmaz.


Şu anın dünyasının yaşattığı kaygı ve acıya dayanmak için bile enerjisi yoktu.



Ya Hiç Tanışmasaydık | Rosie Curtis

Aralık 07, 2024 0
Hazır, Aralık ayına girmişken sizlere yılbaşına özel bir kitap önermek istedik. Rosie Curtis ile tanışma fırsatımız olan Ya Hiç Tanışmasaydık tam da kış aylarında okunması gereken, içinizi sıcacık yapacak bir kitap! Eğer kafa dağıtmalık bir kitap arıyorsanız Ya Hiç Tanışmasaydık bu beklentinizi karşılayacak türden bir kitap olabilir.

Detaylara geçmeden önce aramızda daha önce Rosie Curtis'in Ya Hiç Tanışmasaydık romanını okuyanlar varsa kitaba dair görüşlerinizi aşağıdaki yorumlar bölümünden bizlerle paylaşabilirsiniz. Ayrıca bu aya özel kitap önerilerinizi de yazabilirsiniz. Yorumlarınızı dört gözle bekliyor olacağız!

Ya Hiç Tanışmasaydık Romanının Konusu

Londra'nın kalbinde, Notting Hill'in karmaşasında yeni bir hayata başlayan Jess, yirmili yaşlarının eşiğinde umutla doludur. Ancak beklenmedik bir şekilde kalbi beklenmedik bir adama takılı kalır: Dört kişiyle paylaştığı yeni ev arkadaşı Alex.

İlk tanışmalarında arasında bir kıvılcım hisseden Jess, bu duyguyu karşılıklı bulduğuna inanır. Ne var ki bu duygular Alex'in kendileriyle aynı katta yaşayan güzel Emma'yla birlikte olduğunu görmesiyle yerle bir olur. Bu beklenmedik durum, Jess'i hem umutsuzluğa hem de kendi duygularıyla yüzleşmeye zorlar. Bir yandan Londra'nın büyülü atmosferinde yeni arkadaşlıklar kurarken diğer yandan kalbinde büyüyen aşk acısını dindirmeye çalışan Jess Alex ile sadece arkadaş olmayı kabullenir. Acaba Jess, bu karmaşık duyguların arasında yolunu bulabilecek miydi? Yoksa bu aşk, sadece bir hayal olarak kalmaya mahkûm muydu?

Yirmili yaşlarında İngiliz bir kadının, Londra'daki ev arkadaşına âşık olduğu yılı anlatan Ya Hiç Tanışmasaydık eğlenceli ve unutulmaz bir romantik komedi. Yeni yıla kendini iyi hissederek başlamak isteyenler bu kitaba göz atabilir.

Londra'nın Kalbinde Yeni Bir Başlangıç

Hikayemizin kahramanı Jess, hayallerinin peşinden koşmak için Londra'ya taşınmış genç bir kadındır. Notting Hill'deki yeni evinde beklenmedik bir şekilde kalbi yakışıklı ev arkadaşı Alex'e takılır. İkili arasındaki anlık bir elektriklenme, Jess'in geleceğe dair umutlarını yeşertir. Ancak Alex'in kalbinin başkasına ait olması, Jess'in hayatını altüst eder.

Ya Hiç Tanışmasaydık, sadece bir aşk hikayesi değil aynı zamanda genç bir kadının kim olduğunu keşfetme mücadelesini de anlatıyor. Jess, Londra'nın hareketli yaşamı içinde hem kalbi kırık bir genç kadın hem de maceraya açıkmış bir gezgin gibi. Yeni arkadaşlıklar kurarken, geçmişiyle yüzleşir ve geleceği hakkında yeni kararlar almak zorunda kalıyor.

Dipnot: Romana karşı büyük beklentiler oluşturmak gereksiz olur. Kafa dağıtmalık, romantik bir kurgu arıyorsanız Ya Hiç Tanışmasaydık'ı okuyabilirsiniz.

Peki siz Ya Hiç Tanışmasaydık romanını okumuş muydunuz? Sizin Aralık ayına özel romantik kitap önerileriniz neler? Yorumlarda buluşalım!

Büyükannem Beth sürekli bir tane hayatımız olduğunu, bu yüzden hayallerimin peşinde koşmamı ve gerçekten istediğim şeyi yapmamı söylerdi.


Kaybettiklerinizi size hatırlatan şey yıldönümleri ya da doğum günleri değildi. Hiç tanımadığınız bir yabancının gazetesini açışı ya da hemşire radyosunda duyduğunuz bir şarkıydı.


İki kişi, bir ev. Her şeyi değiştiren bir yıl...



Tüm telif hakları Konumuz Kitap web sayfasına aittir. İzinsiz hiçbir şey kopyalanamaz, yayınlanamaz. Blogger tarafından desteklenmektedir.