Morgue Sokağı Cinayetleri | Edgar Allan Poe

Gotik Edebiyatın başyazarı Amerikalı yazar Edgar Allan Poe, yazdığı gotik hikâyeleriyle polisiye türünün mucidi olarak kabul edilmektedir.

Sürükleyici öyküleri geçmişten günümüze kadar keyifle okunmuş ve birçok yazara da ilham olmuştur. Öykülerinde oluşturduğu büyülü atmosfer ve akıcı üslup, dünya edebiyatının önde gelen yazarları arasına ismini altın harflerle yazdırmıştır.

Yoklukla, kayıplarla, hastalıklarla, alkolle ve sanrılarla cebelleşmesine rağmen hem dünya edebiyatı hem de Batı kültürü üzerinde derin bir etki bırakan olağanüstü öyküler ve şiirler yazmıştır. Edgar Allan Poe.

En popüler eseri olan Morgue Sokağı Cinayetleri diğer eserlerine göre daha da ön planda. Morgue Sokağı Cinayetleri, Shanfort'un "Tüm genel kanaatlar aptalcadır, çünkü herkesin aklına gelebilir." felsefesi üzerine kurgulanmış öykülerden oluşmakta. Düşüncenin yürüdüğü mantıksal yolları birçok kişi sonuna kadar takip edebilir. Bir dedektifin farkı ise "suçlu"nun düşünce sapmalarını da ölçebilmesidir.

Kitabımıza geçmeden önce yazarımıza odaklanmak isteriz ki yazarın hayat hikayesi bir o kadar ilginç. Edgar Allan Poe geçimini yazarlıkla geçiren ilk Amerikalı yazar olarak bilinmekte. Ayrıca hayatında yer alan kadınlar o dönemlerin bir nevi belası olan veremden bir bir hayatlarını kaybetmiştir. Bu durum yazarın eserlerine yansımış olacak ki "güzel bir kadının ölümü" temasını sıklıkla kullanması bunun apaçık örneği. Yazarın ayrıca ölümüyle de bilinmezlikler boy göstermekte. 7 Ekim 1849 tarihinde hayata gözlerini yuman yazar Edgar Allan Poe'nin üstünde olan giysilerin ona ait olmadığı iddia edilmekte. Gerçekten de sır dolu bir hayat, sır dolu bir son...

Kitabımızda Auguste Dupin adlı karakter -gelecekte Sherlock Holmes ve Hercule Poirot gibi dedektiflere ilham olacak- vahşice öldürülmüş iki kadının cinayetini çözmesi anlatılıyor. Ayrıca Auguste Dupin karakteri yazarın diğer eserlerinde de yer almaktadır.

Polisiye gerilim sevenler için bire bir diyebiliriz Morgue Sokağı Cinayetleri. Kısacık bir polisiye hikayesi diyebiliriz. İlk okuyuşta biraz konudan sapılmış gibi görünse de sonu çok ilginç bir şekilde bitiyor. Açıkçası şahsi fikrimi belirtmem gerekirse hiç tahmin etmemiştim olayların bu tür çözüleceğini. Spoiler vermemek için çok uğraşıyorum. Çünkü zaten kitap da kısa olduğu için bir anda olay çözülüyor. 

Ayrıca bu esere bir yıldızı kırmamdaki neden de okurken sık sık olaydan kopmam oldu. Belki bir daha okusam bu düşüncem geçerli olmayabilir ama nesnel bir görüş açısından bunu belirtmeden geçmek istemedim.

Peki sizler bu gotik eseri okudunuz mu? Eğer okuduysanız kitabın sonu hakkında neler düşünüyorsunuz? Edgar Allan Poe hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım sevgili okurlar!

Tek lüksü kitaplardı. Onları da elde etmek Paris'te öyle pek zor bir iş değildir.

Gerçekten, becerikli kimseler kafası hep hayallerle dolup taşan kimselerdir.

Kendi başımıza, yapayalnız yaşıyorduk.

İnsanları tanımak kadar belirsiz bir mesele yoktur. Herkes komşusunu tanır, ama onu nasıl tanıdığını hemen söyleyiverecek pek az insan çıkar.

Bize düşen yalnızca 'imkansızlıkların' gerçek olmadığını kanıtlamaktır.

Biz derinliği, vadi kuytularında ararız ama o dağ tepelerinden çıkar.

Qui n'a plus qu'un moment a vivre N'a plus rien a dissimuler.