Bugün siz okurlarımıza çok özel bir kitabı tanıtacağız. Bizim de tesadüfen Sude Baran'ın YouTube kanalında "Abartılması Gereken Kitaplar #1" serisinde gördüğümüz ve ilgimizi çeken Büyü Dükkanı'nı kaçırmamalısınız.
Yeşim Türköz'ün kaleme aldığı ve bir psikodrama yöntemi olan Magic Shop'dan ilham alınarak kurgulanan Büyü Dükkanı, okuyucuyu hem kendi iç dünyasıyla yüzleşen hem de hayata dair derin sorgulamalar yapan bir kahramanla buluşturuyor. Kitap, bir psikolog olan yazarın insan ruhuna dair bilgi birikimini ve empatik bakışını kurguya ustalıkla yedirdiği çarpıcı bir eser.
Detaylara geçmeden önce aramızda daha önce Yeşim Türköz'ün Büyü Dükkanı kitabını okuyanlar varsa aşağıdaki yorumlar bölümünden kitaba dair görüşlerinizi bizlerle paylaşabilirsiniz. Yorumlarınızı dört gözle bekliyor olacağız.
Büyü Dükkanı Kitabının Konusu
Yazar, bizi şu soruyla karşılıyor: "Hayatta en çok istediğiniz şey, hayattan alabileceğiniz en iyi şey midir?"
Büyü Dükkânı'nın konusu şu şekilde: Büyü Dükkânı, hayatta istenebilecek her şeyin var olduğu, mucizevi alışverişlerin gerçekleştiği bir mekândır. Ünü ülkenin dört bir tarafına yayılmış olan bu dükkâna gelen müşterilerin tek bir hedefi vardır: Kendilerine her şeyin vaat edildiği bu yerden, hayatta en çok istedikleri şeyi almadan ayrılmamak...
Kimisi geçmiş yıllarını geri almak, kimi büyük bir aşk yaşamak, kimi de korkularından kurtulmak için oradadır. İsteklerine biçilen bedeli ödemeye çoktan hazırdırlar. Ancak Büyü Dükkânı'ndaki alışverişler kolay değildir. Çünkü usta satıcının bir kuralı vardır: Müşterisini dükkândan alabileceği en iyi şeyle göndermek... Yaşlı adam ile müşterileri arasında geçen sıkı pazarlıklar, hayata dair önemli sorgulamalar içermektedir.
"Hayatta en çok istediğiniz şey, hayattan alabileceğiniz en iyi şey midir?"
Yazar Büyü Dükkanı tekniği hakkında kitabında şunu dile getiriyor: "Büyü Dükkanı tekniği, yaklaşık dört yıl süren yaşantısal psikodrama eğitimim sırasında, beni en fazla etkileyen tekniklerden biri oldu. Hem duygu boyutunda hem de zihinsel boyutta yakaladığım bu etki, beni okuyacağınız öyküleri yazmak üzere yüreklendirdi. Aslında başlangıçta, Büyü Dükkanı'nın yaşlı satıcısı ile müşterileri arasında geçen pazarlıkların birbirinden bağımsız öyküleri olarak ortaya çıkan çalışmanın zaman içinde kendiliğinden Büyü Dükkanı'nın öyküsüne dönüşmekte olduğunu fark ettim. Başka bir deyişle, Büyü Dükkanı kendi öyküsünü yarattı."
Magic Shop (Büyü Dükkanı) Tekniği, terapide kullanılan bir metaforik yaklaşımdır. Kitabın başında da yazar bize bu konu hakkında genel bilgiler veriyor. Bu teknik, "Büyülü Dükkan" ya da "Sihir Dükkanı" olarak da bilinen psikodramanın kurucusu Jacob Levy Moreno'nun öğrencisi Hanna Weiner tarafından geliştirildiği öne sürülen bir tekniktir.
Magic Shop tekniğinin adımları ise şu şekilde ilerler: Kişinin bir "büyü dükkanı" hayal etmesi istenir. Bu dükkanda her şey satılabilir; duygular, beceriler, güçlü yönler ya da başa çıkma yolları gibi soyut kavramlar bile. Ardından gelen kişi dükkanda neye ihtiyacı olduğunu belirler. Örneğin; cesaret, huzur ya da kendine güven gibi duygusal eksiklikler. Büyü Dükkanı'nda sadece almakla sınırlı değildir; gelen kişi, almak istediği şey karşılığında bir şey "bırakması" da istenir. Örneğin, korkuyu bırakıp cesareti almak gibi. Bu süreç de kişinin bilinçaltında bir yolculuğa çıkmasını sağlar. Kendi potansiyelini ve kaynaklarını fark etmesine yardım eder.
Kitap dünyasında bazen öyle eserler vardır ki, okurken kendinizi adeta bir aynaya bakar gibi hissedersiniz. Yeşim Türköz'ün kaleme aldığı Büyü Dükkanı da tam olarak böyle bir roman. Kendi iç dünyamıza bir yolculuk yapmamızı sağlayan bu etkileyici kitap, hem derin bir hikaye sunuyor hem de okuyucusuna farkındalık kazandırıyor.
Büyü Dükkanı romanı aslında bir seri olarak ilerliyor. Ancak kitaplardaki olaylar birbirinden bağımsız. Eğer sıralamaya dikkate alarak seriyi okumak istiyorsanız aşağıdaki sıralamayı not alabilirsiniz:
Büyü Dükkanı Serisinin Sıralaması
1. Kitap: Büyü Dükkanı
2. Kitap: Büyü Dükkanı'nda İki Çınar
3. Kitap: Büyü Dükkanı Üçüncü Bahar
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi sıralamayı dikkate almayarak da kitapları okuyabilirsiniz. Ancak serinin sıralamasını merak edenler için yazmak istedik.
Dipnot: Kitap boyunca her hikayede kendinizi ve en önemlisi de hayatınızdaki isteklerinizi sorgulayacağınız muhteşem bir kitap. Yaşlı satıcıdan ve müşterilerden öğreneceğimiz pek çok şey bulunuyor. Kitabın sayfa sayısının fazla olmaması ve her bölümü merakla okumanızla bir çırpıda bitirilebilecek bir kitap. Okurken bazı konulara karşı da farklı perspektifler kazandıracağını şimdiden belirtmek isterim. Bilinen kavramlara farklı bir bakış açısıyla bakarken bu hayatta en çok neyi istediğinize dair içsel yolculuğunuzu da sorgulatacak bir eser. Kaçırmayın!
Büyü Dükkanı, kısa ama etkili bir kitap arayan kendi yaşamına dair sorgulamalarda bulunmak isteyen herkes için ideal. Aynı zamanda psikolojiye ilgi duyan okuyucuların da beğenebileceği bir eser.
Peki siz Yeşim Türköz'ün Büyü Dükkanı kitabını okumuş muydunuz? Okuduysanız yaşlı satıcı hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizin bu hayatta en çok istediğiniz şey nedir ve bu şey için neyinizi feda edebilirsiniz? Yorumlarda buluşalım!
Oysa geçmiş uğurladığımız bir misafir, gelecek ise henüz tanımadığımız bir yabancıya benziyordu.
Geçmiş ve geleceği birbirinden ayıran tek çizgi, içinde bulunduğumuz andı ve biz, çizginin kendisinden çok onun birbirinden ayırdıklarıyla ilgileniyorduk.
Tanımadığı doğadan korkan ve ona boyun eğen insan, tanıdığı doğa karşısında saygı ile eğilmeyi öğrendi. Eğer kendi aklını ve gücünü doğa ile barış içinde yaşayabilecek kadar geliştirebilirse yarınlara kalabilirdi. Ve insanoğlu bunu başardı.
İnsanoğlu, yeryüzündeki yaşam süresinin sınırlı olduğu gerçeğinin farkında olarak yaşayan ve bunu bile bile mutluluğu arama gücünü koruyabilen tek canlı olmalıydı.
Gençliğinde ağaç dikmek ve diktiğin ağaca bakmak seni mutlu edebiliyorsa, yaşlılığında da o ağacın gölgesinde oturmaktan mutlu olursun.
Bazen çocuklar, hiç büyük olmadıkları hâlde büyükleri anlarlar. Ancak büyüklerin hepsi daha önce çocuk oldukları hâlde çocukları anlamakta zorlanırlardı.
İz bırakanlar, kendileri yaşanmasa da yaşatılıyordu. Bazı izler dış dünyada bırakılıyordu, bazıları ise iç dünyalarda...
İki yokluk arasındaki bir çizgiydi yaşam ve en temel mutluluk, bu çizginin üzerinde olabilmekti galiba.
Her insan, bir sürü küçük olasılığın kesişme noktasında hayat buluyor ve dünyaya geliyordu.
Bir çırpıda ne de güzel söyleniveriyordu "milyonlarca, binlerce yıllık geçmişimizde" diye... Oysa insanlık, bunları anlatabilmeyi öğrenene dek ne bedeller ödemişti.
İnsan bazen bir yeniliği denerken bile eski alışkanlıklarını tekrar ediyor. Tıpkı bir kumarbazın kumarı bırakacağını kanıtlamak için bahis oynaması gibi...
Bir insanın akıllı davranması için üç yol vardır: Birincisi iyi düşünmektir. Bu en soylusudur. İkincisi, taklit etmektir. Bu en kolayıdır. Üçüncüsü, denemiş olmaktır. Bu en acısıdır. (Konfüçyüs)
Geçmişi hatırlamayanlar, onu bir kez daha yaşamak zorunda kalırlar.
... Bu dükkânda istediklerinizi sınırlamak zorunda değildiniz. Müşteriler, hayal edebildikleri her şeyi isteme ve alma hakkına sahiptiler; tabii bedelini ödedikleri taktirde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder