Büyü Dükkanı Üçüncü Bahar | Yeşim Türköz

Konumuz Kitap
0
Bugün siz okurlarımıza geçtiğimiz aylarda paylaştığımız Yeşim Türköz'ün Büyü Dükkanı serisindeki üçüncü kitabı olan Büyü Dükkanı Üçüncü Bahar'ı tanıtacağız. Sude Baran'ın YouTube kanalında "Abartılması Gereken Kitaplar #1" serisinde gördüğümüz ve ilgimizi çeken Büyü Dükkanı'nı kaçırmamalısınız.

Bir psikoterapi yöntemi olan "Magic Shop" dan ilham alınarak kaleme alınan Büyü Dükkanı serisinin üçüncü kitabında da yine yaşlı satıcı derin hayat bilgisini biz okurlarla paylaşıyor.

Detaylara geçmeden önce aramızda daha önce Yeşim Türköz'ün Büyü Dükkanı Üçüncü Bahar kitabını okuyanlar varsa aşağıdaki yorumlar bölümünden kitaba dair görüşlerinizi bizlerle paylaşabilirsiniz. Yorumlarınızı dört gözle bekliyor olacağız.

Büyü Dükkanı Üçüncü Bahar Kitabının Konusu

"Kâşifler tek başlarına anılır ama bu, onlara eşlik eden onlarca, yüzlerce insana ve keşif yolculuğunda sürülen izleri bırakmış olan geçmiştekilere haksızlıktır. Kâşifler yoktan var etmezler, yalnızca var olanı keşfederler; belki de daha önce zaten keşfedilmiş, unutulmuş, gizlenmiş ya da yok edilmiş olanı... Belki de birilerinin çoktan bildiklerini..."

Büyü Dükkânı alışveriş geleneği, istekler ve bedellerin zorlu denklemlerinin çözülmeye çalışıldığı pazarlıklarla devam ediyor. Yaşlı bilge de onun bilge müşterileri de iç dünyalarının labirentlerinde gezinirlerken bu kez sanki daha cesur adımlarla ilerliyor, daha alt katmanlara inmeyi deniyorlar.

Ve galiba artık insanın her şeyi bildiğini iddia ettiği bir dünyada, sorulması gereken şu soruyu soruyorlar bize: O çok istediğiniz şey midir gerçekten istediğiniz?

Yeşim Türköz'ün Büyü Dükkanı serisi kendi iç dünyamıza bir yolculuk yapmamızı sağlayan bu etkileyici kitap. Serinin bütün kitapları hem derin bir hikaye sunuyor hem de okuyucusuna farkındalık kazandırıyor.

Büyü Dükkanı'nı bir seri halinde sırasıyla okumak istiyorsanız aşağıdaki sıralamayı dikkate alabilirsiniz. Birbirine bağlı bir hikaye bütünü yok, ister karışık isterseniz de sırayla okumanızı yapabilirsiniz.

Büyü Dükkanı Serisinin Sıralaması

Birinci Kitap: Büyü Dükkanı
İkinci Kitap: Büyü Dükkanı'nda İki Çınar
Üçüncü Kitap: Büyü Dükkanı Üçüncü Bahar

Dipnot: Yeşim Türköz'ün kitaplarını keşfettiğimiz için çok mutluyuz. Çünkü Büyü Dükkanı serisini okurken hem bu dünyadan isteklerinizi hem de bu isteklerinize karşı neleri feda edebileceğinizi uzunca bir süre sorgulatıyor. Ayrıca bu sorgulamalar sadece Büyü Dükkanı'na gelen müşterilerin değil Büyü Dükkanı'nın sahibi yaşlı satıcı da kendi içindeki hesaplaşmalarına şahit oluyoruz. Belki üç kitaplık bir seri yerine tek kitaptan oluşan bir kurgu yazılabilirmiş, ancak yine de bu seriyi okurken büyük keyif aldık. Özellikle de sonu o kadar ilgi çekiciydi ki... Kum saati detayı ve yaşlı satıcının gerçek hikayesi tüylerimizi diken diken etti.

Büyü Dükkanı serisi, kısa ama etkili bir kitap arayan kendi yaşamına dair sorgulamalarda bulunmak isteyen herkes için ideal. Aynı zamanda psikolojiye ve özellikle de psikoterapiye ilgi duyan okuyucuların da beğenebileceği bir seri.

Peki siz Yeşim Türköz'ün Büyü Dükkanı Üçüncü Bahar kitabını okumuş muydunuz? Okuduysanız Büyü Dükkanı serisi hakkında neler düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım!

Yaşlı adam gülümsedi. Müşterisine söylemedi ama bu alışverişin, Büyü Dükkânı tarihinde çok önemli bir yeri vardı. Eski bir deftere yazılmıştı bile...


Ölümsüz olmadığını bile bile ölümden bu kadar korkan tek canlı insan olmalıydı.


İnsanlık, "Hakikat nedir?" diye sorarak uygarlaşmaya başlamış, bu soruya yanıt verdikçe de kendini giderek hakikatten uzaklaştırmıştı.


İnsan da insandı işte. Altı üstü kendini türlü palavralarla güçlü hissetmeye çalışan bir canlı türü...


Kadın her yerde ayrımcılığa uğrayan bir varlık değil mi? Ailede de, okulda da, işte de, sokakta da kısıtlanan, alay edilen, küçümsenen, hizmet beklenen, süslenmek zorunda olan hatta bedenine karışılan biri değil mi?


İnsan bazen sevmediğinden değil, doyasıya sevebilmek için gider birbirinden...


Eksiği eksik bırakmak bize zavallılık gibi gelir. Oysa güç, sahip olmakla değil yoksunluklara tahammül edebilmekle gelişir.


Üstünlük yanılsaması, evrimleşirken yan yollara sapmış insanoğlunun eğreti duruşundaki çirkin maske değil miydi?


Her ayrılık bir veda olmadığı gibi, her veda da bir ayrılık olamıyordu. Hayat sarmal sarmal işliyordu bütün bunları insanın içine...


Kocaman dünyada küçücük olmak iyiydi ve iyi ki uzaklar vardı, keşfedilecek uzaklar... Bazen uzakta, bazen yakındaki uzaklar...


Şaşırmak sadece bize sandığımız kadar ideal varlıklar olmadığımızı, kendimizle ilgili bilmediğimiz pek çok şey olduğunu, iyisiyle kötüsüyle insan olduğumuzu hatırlatır. O kadar...


İnsan kendi kıyısını köşesini bilmeden başkalarının iç dünyalarında gezinmemeli.


Oysa sorumluluklar da arzular da talepkar ve bencildiler, yalnızca kendilerinin merkezde olmasını isterlerdi. İnsana düşen ise elindeki suyu farklı saksılara adil biçimde paylaştırmaya çalışmaktan ibaretti.


O çok istediğiniz şey midir gerçekten istediğiniz?


Bazen tek bir ziyaretle ömür boyu kalacak bir yeriniz olur.



Yorum Gönder

0Yorumlar

Yorum Gönder (0)

#buttons=(Ok, tamamdır) #days=(20)

Sayfamızda daha iyi bir deneyim için çerez politikası uygulanmaktadır. Check Now
Ok, Go it!